ṢUN‘ ( الصُّنْعُ) PDF 
Cuma, 23 Aralık 2022 00:00

ṢUN‘ ( الصُّنْعُ)

Ṣun‘ (الصُّنْعُ): Fi’li yapmak, icadetmektir. Her ṣun‘ fi‘l iş(eylem)tir ama her iş sun‘ değildir. Ṣun’ (san’at) hayvanlara ve cansızlara nisbet edilmez. “Sağ elindekini at! Onların yaptıklarını yutsun, çünkü onların yaptıkları, bir büyücünün hilesidir. Büyücü de nereye varsa iflâh olmaz’!” (Tâhâ: 69)

وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ صُنْعَ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍۜ اِنَّهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ: Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir. (Bu) Rer şeyi gayet iyi yapan Allah’ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber almaktadır.” (Neml: 88),

Gerçi âyet kıyamet ahvalini, donuk, hareketsiz sanılan dağların, o gün bulutlar gibi yürütülüp dağıtılacağını anlatmaktadır; ama bu ifadede daima sabit bir gerçeğe de işaret vardır: Dağlar arzın yüksek yerleridir. Âyet sabit görünen dağların aslında sabit olmayıp bulutlar gibi hareket ettiğini söylüyor. Dağların hareket etmesi demek dağların üzerinde bulunduğu yerkürenin hareket etmesi demektir. Dünyanın hareket ettiğine işaret eden bu âyet de Kur’an’ın bilimsel mûcizelerinden biridir.

وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا ف۪يهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ: Ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır, amelleri hep bâtıl olmuştur!” (Hud: 16)

وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ (37) وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَاٌ مِنْ قَوْمِه۪ سَخِرُوا مِنْهُۜ قَالَ اِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَاِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَۜ (38): 37. ‘Gözlerimizin önünde ve vahyimiz gereğince gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana hitap etme (onların kurtuluşu için bana yalvarma); onlar mutlaka boğulacaklardır!’ 38. Nûh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler yanından geçtikçe onunla alay ediyorlardı. ‘Siz bizimle alay ederseniz, sizin alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz?’ dedi.” (Hûd: 37-38),

اَلَّذ۪ينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا: Dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş olan ve kendileri de iyi iş yaptıklarını sanan kimseleri?” (Kehf: 104),

وعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْۚ فَهَلْ اَنْتُمْ شَاكِرُونَ: Ona, sizi, savaşın şiddetinden korumak için zırh yapmayı öğretmiştik; ama siz şükrediyor musunuz ki?” (Enbiya: 80),

اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ: Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl! Çünkü namaz kötü ve iğrenç şeylerden meneder. Elbette Allah’ı anmak en büyük (ibadet)tir. Allah ne yaptığınızı bilir.” (Ankebût: 45),

لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ: Rabbânîlerin ve hahamların, onları günah söz söylemekten, haram yemekten menetmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!” (Mâide: 63)

İşinin ehli olan erkeğe mücîd, kadına mücîde denilir. Sanî‘a, yapılan iyi iştir. Değerli, şerefli mekânlara ve yeni ürün üreten fabrikalara masâni’ denilir.

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَۚ: Belki ebedî yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?” (Şu’arâ’: 129)

Istınâ‘ ise bir şeyi titizlikle yapmak hakkında kullanılır. “وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي: Seni kendim için özenle yetiştirdim.” (Tâhâ: 41)

Hekimlerden biri şöyle demiş: “Allah kulunu severse onun halini sorar. Nasıl ki dost dostunun haline sorarsa

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş