HACI MUHARREM HİLMÎ EFENDİ (1294-1384 H/1878-1964) -2- PDF 
Çarşamba, 30 Kasım 2022 00:00

HACI MUHARREM HİLMÎ EFENDİ (1294-1384 H/1878-1964) -2-

(...dünden devam)

Sadâkati, aşk ile çalışması sonunda ma'nevî sülûkünü tamamlayan Muharrem Efendi, şeyhinden ledünnî bilgi anahtarını ve manevi yolda irşad icazeti aldı. Şiirlerinde, çok sevdiği Abdülkadir-i Geylâhî Hazretleri tarafından kendisine manen verilen Sırrî mahlasını kullanırdı.

1322 (1906) tarihinde askere intisabetti, Erzurum'a gönderildi. Önce tabur kâtipliği yaptı, çok güzel sülüs ve rik‘a yazısı ve keskin zekâsıyla komutanlarının ve özellikle paşanın dikkatini çekti, paşa ile dost oldu. Açılan bir sınavı kazanarak tabur imamlığına atandı.

Erzurum'dan görevle Bitlis'e gitti. Orada Hizân Ğavsi torunlarından Abdu'l-Ğaffâr Hoca ile dost oldu. Muhammed Kübrevî 'ye de intisâbedip çile çıkardı, icâzet aldı.

Daha sonra gönderildiği Yemen'de, tabur imamlığı görevinden ayrı olarak Arap çocuklarına Türkçe öğretmenliği de yaptı. Yemen'de iki yıl kaldı.

Yemen'den döndükten sonra Hicaz Bölgesine atandı. Medine-i Münevvere'de bir buçuk yıl kadar mücâvir kaldı ve Şeyhu'l-Haremeyn'e vekâleten Türbe-i Sa‘âdet'in içine girdi.

Hz. Peyğamber'e olan hasret ve mahabbetini terennüm eden:

Ey benim şem‘-i dilim rûh-i revânım Mustafâ,

Gelmişem kapuna lütfeyle sultânım Mustafâ

Âşıkım gül yüzünü görmeğe yoktur çâresi

Ref‘et hicâbı göre çeşm-i giryânım Mustafâ

Îd-i vuslatta ne hâcet gayrıya kurban içün,

Ka‘be'ye kurban gerekse işte cânım Mustafâ!

Kîme vardım ise bû derdime derman demedi,

Senden aldım bu derdi kanı dermânım Mustafâ,

Gelmişem bîkes garîbem bâb-ı lütfuna meded

Tehî gönderme arşa çıkar figânım Mustafâ

Muharrem Sırrî kulun ravzâna yüz sürmek içün,

Kıl şefâ‘at ki gele şems-i tabânım Mustafâ

dizelerini içeren manzumesini yazmasının ardından tayininin Hicaz Bölgesine çıktığını söylerdi.

Tekrar Erzurum'a geldi, Birinci Cihan Savaşlarına katıldı. Kendisi bu halde ve bu şartlar altında da zâhirî ve bâtınî ilmî çalışmalarını yürütmüş, Edib Efendi medresesine devam edip ilmî icâzet aldığı gibi, gittiği şehirlerde bulduğu her velîden de feyz ve ma‘nevî icâzet almıştır. Hacı Ömer Baba'nın, Muhammed Kübrevî'nin, Kolağası Alî Rızâ Efendi'nin, Vanlı Kahraman Baba'nın verdiği icâzetler çekmecesinde dururdu.

(devamı yarın..)

 

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş