MEVLÂNÂ HALİD-İ BAĞDADÎ (1192-1242 H/1778-1827) -2- PDF 
Cuma, 18 Kasım 2022 00:00

MEVLÂNÂ HALİD-İ BAĞDADÎ (1192-1242 H/1778-1827) -2-

(...dünden devam)

Hacdan sonra medresedeki görevine dönen Halid, 4 yıl sonra 1809’da Hidsitan’dan Süleymaniye’ye gelen Mirza Rahîmullah Azîmâ­baâdi adında bir dervişle tanıştı. Bu derviş kendisini Hindistan’a gidip Şeyh Abdullah Dehlvî’ye bağlanmasını tavsiye etti.

Bunun üzerine Hindistan’a doğru hareket eden Hâlid-i Bağdâdî, Hindistan'ın Cihanabad kentinde Şeyh Abdullah Dehlevi'nin tarikat eğitimine girdi. Şeyhin tekkesinde bir yıl kadar hizmet etti, verilen hizmeti gönülden yaptı ve hatta tekkenin tuvalet temizliğini gururlanmadan yaptı. Şeyh, bir yıl kadar hizmet eden Hâlid’in, tuvalet temizliği için su taşımaktan yara olan omuzlarından göğe doğru iki nur çıktığını görmüş ve kendisine beş tarikten irşâd icazeti vermiştir. (Nakşibendi, Kadiri, Söh­reverdi, Kübrevi, Çeşti)

Dönüşünde, Şeyh Abdullah-i Dehlevî, onunla birlikte yedi kilometre yürüyerek Bağdadi’yi yolcu etti. Dönüş yolculuğu elli gün kadar süren Hâlid, Hicri 1226 (M. 1811)’da, Süleymaniye’ye ulaştı.

Süleymaniye'ye döndükten iki yıl sonra Hicri 1228 (1813) yılında Bağdat'a giden Halid, tefsir, hadis, tasavvuf, fıkıh gibi çeşitli dersler verdi. İki üç kez Bağdad’a gidip tekrar Süleymaniye’ye dönen Halid, sonunda Bağdat’a yerleşmiş; Bağdat’ta birçok kimse ona bağlanmıştır. Şöhreti Osmanlı topraklarına yayılmış, Şam Müftüsü Hüseyin Murâdî Efendi ve ünlü fıkıh bilgini İbn Âbidîn mürîdleri arasına katılmıştır. Şam müftüsünün daveti üzerine 1823’te aile bireyleri, mürid ve halifeleriyle birlikte hicret edip Şam’a yerleşti.

Kaldığı her yerde, kalabalık insan gruplarının izdihamı içerisinde, bir çok alim ve emir onu ziyarete gelir. Gelenleri, tefsir, hadis, tasavvuf, fıkıh ve çeşitli ilmi konularda yetiştirmeye çalışır, irşad ederdi. Kudüs, Halep ve Irak’ın tamamı, özellikle Bağdat, Basra, Kerkük, Erbil, İmadiye ve Cezire bölgeleri; Güneydoğu Anadolu, özellikle Mardin, Gaziantep, Urfa ve Diyarbakır bölgeleri; ayrıca, Hindistan, Afganistan, Maveraünne­hir, Mısır, Amman ve Mağrip (Batı ülkeleri) halkından pek çok kimse onun müridi olmuştur.

Bağdadi, tanınan ve takdir edilen ilmi kişiliğinin yanı sıra, üstün ahlak ve “takva”sı ile de her zaman dikkati çeken bir özelliğe sahipti. Üstün bir zekâya, güçlü bir hafızaya ve derin bir anlayışa sahipti. Bununla birlikte, hocalarına karşı kendini küçük ve aciz gösterir; bildiği halde bilmeyen bir kimse gibi davranırdı. Bu, bir anlamda, yaptığı hayrı, iyiliği duyurmak istemeyen; ancak, yaptığı olumsuz bir hareketi de gizlemeye çalışmayan kimse anlamına gelen “Melami” davranışıydı. Herkes tarafından sevilen, pek sabırlı, kanaatkâr ve pek saygın bir kişiydi.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş