İNSAN-I KÂMİL (2) |
Çarşamba, 21 Eylül 2022 00:00 | |||
İNSAN-I KÂMİL (2)(...dünden devam) İnsan-ı kâmil, bütün Tanrı isim ve sıfatlarına asaleten müstahaktır. İnsan-ı kâmil, Hakk'ın aynasıdır. Allah ismi nasıl Hakkın aynası ise insan-ı kâmil de öyle Hakk'ın aynasıdır. Allah bütün isim ve sıfatlarını yalnız insan-ı kâmilde görür. Bunun için: "Biz emaneti göklere, yere, dağlara verdik, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar, korktular; insan yüklendi. Gerçekten o, nefsine zulmedendir, bilmezdir" (Ahzâb: 72) buyurulmuştur. Yani nefsi o dereceden indirmekle kendine zulmetmiştir. Kendisi Tanrısal emanet yeri olduğu halde kadrini bilmemektedir (Cîlî, al-İnsanu’l-Kâmil: 2/71-78). İnsan-ı kâmili her bakımdan Allah'ın aynı gören bu nazariyyeye göre insan-ı kâmilin vücudundaki her şey, dünyada bulunan bir varlığa tekabül etmektedir. Dünyada ne varsa insanda da vardır. Varlığın özü insan-ı kâmildir. İnsan-ı kâmilin letafeti ulvî varlıklara, kalbi arşa karşılıktır. Çünkü Peygamberimiz: "Mü'minin kalbi Allah'ın arşıdır" (San'ânî, bu hadîsin uydurma olduğunu söylüyor (Bkz. Keşfu’l-hafâ: 2/100)) demiştir. İnniyyetiyle Kürsîye, makamıyla Sidretü'l-Münteha'ya, akliyle yüce kaleme, nefsiyle Levh-i Mahfuza, doğasıyla elementlere, kabiliyetiyle heyulâya, heykeliyle hebâya, re'yiyle atlas feleğine, müdrikesiyle yıldızlar feleğine, vehmiyle altıncı kat göğe, hemmiyle beşinci kat göğe, fehmiyle dördüncü kat göğe, hayaliyle üçüncü kat göğe, fikriyle ikinci kat göğe, hafızasıyla birinci kat göğe, dokunma kuvvetleriyle Züḫal’e, itici kuvvetleriyle Müşteriye, muharrike kuvvetleriyle Merih'e, bakıcı kuvvetleriyle güneşe, tat alma duyularıyla zühreye, koklama duyusuyla Utarid'e, işitme duyusuyla Aya, hararetiyle ateş feleğine, hatıralarıyla meleklere, vesvesesiyle cin ve şeytanlara, hayvaniyyetiyle hayvanlara, vurucu kuvvetiyle aslana, hile gücüyle tilkiye, aldatıcı gücüyle kurda, hased gücüyle maymuna, hırsıyla fareye karşılık olur. Ruhaniyyetiyle kuşa, sarılık maddesiyle ateşe, balgam maddesiyle suya, kan maddesiyle rüzgâra, siyah maddesiyle toprağa, ter ve sümüğüyle, damarlarıyla, kulak kiriyle, gözyaşıyla, idrarıyla, diğer ifrazatıyla yedi denize, zatiyle cevhere, sıfatıyla araza, dişleriyle cansız maddelere, kılıyla, tırnağıyla bitkiye, şehvetiyle hayvana, beşerî görünümüyle insanlara tekabül eder. Keza insan-ı kâmil, insan çeşitlerini kendinde toplar. Ruhuyla krala, fikriyle vezire, ilmi ve karar ve görüşüyle kadıya, zannıyla polise, damarları ve bütün kuvvetleriyle yardımcılara, yakîniyle mü'minlere, şüphesiyle müşriklere tekabül eder. Hâsılı varlık sahnesinde bulunan her şeyin karşılığı insan-ı kâmilde vardır (el-İnsânu'l-Kâmil: 2/75.77). (devamı yarın..)
|