NUR SURESİNE YAPTIĞIMIZ TEFSİRİN BİLİMLE DOĞRULAN­­MASI (2) PDF 
Cumartesi, 20 Ağustos 2022 00:00

NUR SURESİNE YAPTIĞIMIZ TEFSİRİN BİLİMLE DOĞRULAN­­MASI (2)

(...dünden devam)

Zaman geçtikçe bu âyet üzerinde çok çeşitli yorumlar yapılmıştır. Önce bu konuda ilk müfessirlerin görüşlerini, sonra da bugünkü bilimin ışığında yapılan tefsirleri vermek istiyoruz. İlk tefsirlerde: "Allah, gök­lerin ve yerin nûrudur" tabiri iki şekilde açıklanır:

1) Allah, göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır. Gökler ve yer halkına yol gösteren, karanlıkları aydınlatan O'dur.

2) Allah, göklerin ve yerin hikmet ve adaletle yöneticisidir. Bil­gili başkan için: "O, ülkenin nurudur" denilir. Bu sözle onun ülkeye nur gibi yol gösterdiği, zulmün karanlığını adâletiyle aydınlattığı anlatılır.

Übeyy ibn Kâ'b'a göre bu âyet, Allah'ın, kalbine koyduğu Kur'ân'ı okuyan mü'mini temsil eder (İbn Kesîr, Tefsîr: 3/290-291). Seleften bir kısmına göre kalbler Allah'ın yer yüzünde bulunan kablarıdır. Bunların içinde Allah'ın en sevdiği kalb, en ince, en sağlam (yani içindeki Hak sevgisini en iyi koruyan) ve en temiz olanıdır. Lâmba, kalbdeki iman nurudur. Mübarek ağaç lambanın yakıtıdır. Nûr üzerine nûr olan doğru fıtrat, doğru idrâk, vahiy ve Kitâb nûrudur. Nûrlardan biri diğerine ek­lenince o kulun nûruna nûr katılır. Bundan dolayı o kul, nerdeyse kitap okumadan hak ve hikmet ile konuşur. Sonra okuduğu eserlerde kal­bin­deki hak ve hikmet derecesine varır. Akıl, şerîat, fıtrat ve vahiy kanıtları onda birbirine uyar. Aklı, fıtratı ve zevki ona Peygam­ber(sav)in getir­diklerinin hak olduğunu gösterir. O kimsede akıl ile nakil aslâ çatışmaz, aksine birbirini doğrular. İşte bu, nûr üzerine nûr alâmetidir (Kāsimî, Mehâsinu't-Te'vîl 12/4529).

Yağı ateş değmese de yanacak kadar sâf olan bu ağacın: "Ne do­ğuya, ne de batıya âidolmaması" İbn Abbâs tarafından şöyle açıklan­mıştır: Kasıt, bu ağacın, düz bir toprakta yetişen, hiçbir ağacın, dağın vadinin güneşine engel olmadığı, güneş doğarken de, batarken de ışık alan bir ağaç olduğunu belirtmektir. “lâ şarkıyyatin velâ ğarbiyyetin” şu demektir: Ne yalnız doğudan ne de yalnız batıdan güneş almaz, hem doğudan, hem de batıdan güneş alır (İbn Kesîr, Tefsîr: 3/291).

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş