Kıraat |
Mayıs - 2012 | |||
Kıraat Hocam öncelikle çalışmalarınızda başarılar dilerim; benim kafamı karıştıran bir sorunu sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle namazda beni meşgul ediyor; bu yüzden samimi şekilde namaz kılamıyorum. Bir tarafım hiç uğraşma bunlarla Kur’ân’ı anlamaya, hayatına uygulamaya bak diyor; diğer tarafım ise yanlış yapıyorsun, yanlış okuyorsun, günah işliyorsun diyor. Huzursuz oluyorum. Internetten araştırdım tatmin edici bir cevap bulamadım namazda kuran okurken bazı harfleri uzatıyoruz uzatırken de bazı yerlerde daha fazla uzatıyoruz; bazılarında daha az uzatıyoruz. Bu yerlerde bunu dikkate almadan uzatsak veya hiç uzatmadan geçsek kelimenin manası değişir mi? Ben çoğu zaman dikkat edemiyorum. Türkçede olduğu gibi misal ( Âdem ) diyoruz bir de ( adem ) ikisi de aynı yazılıyor ama a harfini uzattığımız zaman isim oluyor; uzatmazsak farklı anlama geliyor. Bunu düşününce kafam iyice karıştı. Bunun gibi zamir olan (he) harfini okurken uzatıyoruz, uzatmadan okusam mana bozulur mu, günah mı işlerim? Bunlara ben hiç dikkat edemiyorum, ne yapmam gerekir? H. Tekin Cevap: Sizin yazdığınız husus, tecvidi, yani Kur'ân'ı daha güzel okuma bilimini ilgilendirir. Kur'ân'ı tecvid kurallarına göre okumak güzeldir ama şart değildir. İnsanlar bununla yükümlü değillerdir. Bu tecvid kuralları Hz. Peygamber zamanından çok sonra tesbit edilmiştir. Yani bu kurallar bir çeşit sanat dalıdır, denilebilir. Kur’ân okumak o kadar zor değildir. Önemli olan Arapça harflerin mahreclerini (yani ağızda çıkaklarını) bilmektir. Bunu Kur’ân öğrenmeğe çalışan, kolaylıkla öğrenir. O şu kadar uzatma, bu kadar uzatma (yani medler) Kur'ân okumaya eda katar, müzikal bir ton verir ama bunlarsız okumakta bir sakınca yoktur. Kur'ân'ı kolaylıkla okuyana bir sevap, zorlanarak okuyana iki sevap verilir. Biri Kur'ân okumasından, öteki de bu konuda zorluk çekmesinden ötürü. Allah kişinin ağzından çıkan kelime telaffuzlarına değil, niyyetine bakar. İhlâs ile okuyan kimse sevap alır. Öyle uzatma kısaltmalarla, söz kalıplarının telaffuzu ile vakit kaybetmeğe hiç gerek yoktur. Bakın İmam-ı Gazâlî, "Aldananlar" başlığı altında topladığı çeşitli konularda yanlış düşünenleri açıklarken Kur’ân kıraatiyle aldananlar hakkında şunları söylüyor: "Kimi de Fâtiha'nın ve diğer zikirlerin harflerini mahreclerinden çıkarma vesvesesine kapılmıştır. Şeddelere bastırır (ğunneler yapar), dât ile sâd'ın arasını ayırmağa, hâsılı bütün namazında harflerin mahreclerine özen göstermeyi düşünür ve buna çalışır. Bunun dışında bir amacı yoktur. Kur'ân'ın anlamını, ondan öğüt almayı, esrarını anlamağa çalışmayı düşünmez. Gurur çeşitlerinin en çirkini budur. Çünkü halk, Kur'ân okurken harfleri mahreclerinden çıkarmakla yükümlü değildir. Kur'ân'ı, normal konuşma diliyle okurlar. (Ashâb-ı kirâm da konuşma lehçesiyle Kur'ân okurlar, harfleri mahreçlerinden çıkarma gibi bir yapmacığa aslâ kaçmazlardı). Bu mağrûrların (aldanmışların) durumu, sultanın meclisine bir mektup götürüp orada okumakla görevlendirilen adamın durumuna benzer. Şimdi bu adam, mektubun amacını ve meclisin saygınlığını düşünmeden mektubun harflerini güzel çıkarmağa ve mektubu tekrar tekrar okumağa kalkarsa aklını yitirmiş kabul edip onu deliler hastanesine gönderirler. "Başka bir grup da Kur'ân okumakla aldanmıştır. Öyle sür'atli Kur'ân okurlar ki gündüz ve gecede bir hatim yaparlar. Dillerinden Kur'ân sözleri geçer ama kalbleri başka vadilerde dolaşır. Kur'ân'ın anlamlarını düşünmezler ki tehdidinden çekinsin, öğütünden öğüt alsınlar. " ( İhyâ': 3/499.) Yalnız sorunuzdaki bir hataya dikkatinizi çekmek isterim. Âdem ile adem aynı şekilde yazılmaz. Orijinalinden okumasını bilen, iki kelimenin farklı yazıldığını bilir. Uzatmalı â ile yazılan Âdem (آدم) Allah'ın ilk halifesi olan insan, ayn ile yazılan adem (عَدَم) ise yokluk demektir. Özetle siz, Kur'ân'ın harfleri üzerinde düşünme yerine anlamı üzerinde düşünerek okumaya çalışın. Sevap olan odur.
|