Çocuklara Din Eğitimi

Çocuklara Din Eğitimi

Sayın Hocam, çocuklara din eğitimi konusunda sorularım var. Çocuklara kaç yaşından itibaren nasıl bir din eğitimi vermeliyiz? Eğitimi nasıl vermeliyiz, nereden başlamalıyız?

Bir de çevremde şunları duyuyorum: aileler hatta bazı komşularımız 2-4 yaşlarındaki çocuklarını din eğitimi verilen çocuk yuvalarına-anaokullarına gönderiyorlar. Bu ne derece doğrudur?

Bazı okullar çocuklara o yaşlarda namaz kıldırıp dua öğrettiklerini aileler buna çok olumlu baktıklarını, evde bu eğitimi veremeyeceklerini, bari çocukların, anaokulunda başlayarak bu eğitimi almalarını uygun görüyorlar. Saygılarımla, Taner Canbek

Cevap: Ağaç yaş iken eğilir. Çocuk 3-4 yaşına gelince yavaş yavaş, ürküterek değil, sevdirerek dini duyguları aşılamak gerekir. Bazı dualar, Kelime-i şahadet öğretilir. "Çocuklarınız yedi yaşına gelince ona namaz kılmayı emrediniz, 10 yaşına gelince namaz kılmazlarsa hafifçe dövünüz " şeklinde bir hadis rivayet edilir ama bu hadis pek sağlam değildir. Peygamber, çocuğun dövülmesini emretmez. Ayrıca namaz için dövülürse çocuk dinden nefret eder. Ancak bu söz genel İslâm eğitim düşüncesini yansıtır. Çocuğu mutlaka seve seve dine yöneltmeli, namaz kılmayı, dini vecibeleri uygulamayı öğretmelidir. Bazı ailelerin özel anaokullarında sevdirerek din eğitimi verdirmeleri uygundur ancak bu anaokulların, kalitesine dikkat etmek gerekir. Çocuğun kafasına hurafeler değil, doğru dini bilgilerin verilmesi gerekir. Yoksa minik yavruların kafasına hurafeler sokulursa artık din onların ruhuna öyle yerleşir, sonra o hurafeleri temizlemek çok güç olur.

Özetle eğitim küçük yaşta başlamalı ama ürkütmeyecek biçimde verilmeli, dini nitelikli çocuk hikâyeleri okutmalı veya onlara anlatmalı. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı Çocuk hikâyelerinden istifade edilebilir.

Peygamberimiz bir hadislerinde: “Sizin hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” buyurmuştur (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân: 21). Bir başka hadislerinde de Allah’ın Elçisi: “Kur’ân sahiplerinin Allah’ın ehli ve mahremleri!” olduklarını buyurmuştur (İbn Mâce, Mukaddime: 16;…).

Çocuğun eğitimi aileden başlar. Şayet ana baba bizzat çocuğa öğretecek durumda değilse öğretmen tutarak veya anaokuluna göndererek bu işi yaparlar. Müslümanlar, çocuklarına Kur’ân öğretmenliği yapıyor ve çocuklarını yetiştiriyorlardı.

Allah Elçisi şöyle buyurmuştur: “Yanında bir câriyesi olup da onu okutan, güzel eğitip yetiştiren, sonra onu özgürlüğe kavuşturup onunla evlenen adam için iki ecir vardır. Hem kendi peygamberine, hem de bana inanan Kitap ehli bir adama da iki ecir vardır. Hem efendilerinin, hem de Allah’ın hakkını veren köleye de iki ecir vardır.” (Buhârî, İlm: 31, İtk: 14)

İslam dünyasının ilk eğitim yazarlarından olan Kabisî'ye göre çocuğu okula gönderip ona Kur’ân öğretmek, her babanın veya velînin, çocuklara yapacağı en büyük iyiliktir. Kendisi için göz bebeği, sevinç kaynağı bir nesil yaratmasını Rabbinden isteyen kimse, çocuğunu öğretip yetiştirme konusunda hiçbir masraftan çekinmemelidir. İmam-ı Şafiî, yedi yaşında Kur'ân'ı ezberlemişti.

Henüz okullaşma başlamadan önce Müslümanlar, çocuk eğitimini ebeveynin görevi sayıyorlardı. Zira kişinin çocuğuna öğrettiği şey, kendi yararınadır.

Öğretmen, yedi yaşına basan kız ve erkek kardeşlerin yataklarının ayrılmasını (velîlere) anımsatır. Ayrıca çocuklara, abdest ve namaz bilgilerini de öğreten öğretmen, çocuklara güzel davranır, onları kollayıp gözetir. Onları, yararlarına olan şeyleri yapmaya zorlar. Fakat öğretmenin, her zaman surat asması, sevimsiz bir kabalıktır! Çocuklar bu kabalığa alışırlarsa artık onu saymaz olurlar. Ama öğretmen, her zaman değil de terbiye etmeyi hak ettikleri zaman surat asarsa, çocuklar, öğretmenin, kendilerini cezalandıracağını anlarlar. Böylece çocuklar bu duruma alışmazlar.

Fakat cezayı hak ettikleri zaman mümkün olduğu kadar dövmekten de kaçınmalı, surat asarak, kızarak onları yola getirmeğe çalışmalıdır. Ancak ne büsbütün çocukları nefret ettirecek biçimde surat asmalı ve ne de çocuklarla senli benli olmalıdır.

Öğretmenin kızması ve gazabına göre hareket etmesi ne çocukların eğitimine bir katkı yapar, ne de kendisinin kalbine huzur getirir. Öfkeye kapılıp çocukları döven öğretmen sadece kendi nefsini tatmin için hareket etmiş olur ki bu davranış, adalete uygun değildir. Kabisî’ye göre ancak merhametsiz, cahil, kaba öğretmen çocuğu aşırı döver.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş