KIYÂMET ALÂMETLERİ HAKKINDAKİ RİVÂYETLER (8) PDF 
Pazartesi, 08 Kasım 2021 00:00

KIYÂMET ALÂMETLERİ HAKKINDAKİ RİVÂYETLER (8)

(...dünden devam)

Kişi yarın ne yapacağını ve nerede öleceğini de bilmez. Demek ki âyete göre Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceği şeyler, rivâyetlerde anlatıldığı gibi beş değil, üçtür: Kıyâmetin ne zaman kopacağı, insanın yarın veya daha sonraki gelecekte ne yapacağı, başına nelerin geleceği ve nerede öleceği. İşte bunları Allah'tan başka kimse bilmez. Ancak Allah dilerse bazı bilgileri de bazı kullarına bildirir: "O, gaybı bilendir. Kendi görünmez bilgisini kimseye göstermez. Ancak râzı olduğu elçilere gösterir." (Cin: 40/26-27) buyurmuştur.

Kuşkusuz insanın bilmediği şeyler, yalnız bu üç şeyden ibaret değildir. İnsanın bilgisi beş duyudan gelir. Beş duyunun kapasitesi de çok sınırlıdır. İnsanın bilemeyeceği şeyler, bileceklerinden çok fazladır: "Size ilimden pek az bir şey verilmiştir." (İsrâ: 50/85)

İnsanın birtakım delîller ve akıl yürütmelerle bileceği şeyler, kendi bilgi sınırı içinde kalan şeylerdir. Gayb bilgileri, hiçbir suretle insanın, dış duyularıyla bilemeyeceği, elde edemeyeceği şeylerdir. İşte âyette bu muğayyebâta âit bilgilerin en önemlilerine işaret edilmiştir.

Eşrât ile Kıyamet alâmetlerinin karıştırılması

Kıyâmet alâmetleri hakkındaki hadîs rivâyetlerinin, En‘âm: 55/158’nci âyetteki “Rabbin bâzı âyetleri” ve Muhammed: 99/18’nci âyette sözü edilen eşrât ile bir ilgisi yoktur. Çünkü bu âyetlerde sözü edilen Rabbin bazı âyetleri” ve “O sâatin eşrâtı”, yani o dehşetli olayın belirtileri, ileride vuku bulacağı söylenen Kıyâmet alâmetleri değil, Peygamber’in kendi zamanında vuku bulmuş olan şeylerdir. Bu da onu inkâr edenlerin başlarına inecek belâ ve azâbın işâretleri, belirtileridir. Binlerce yıl sonra vuku bulacak şeyleri Peygamber’i inkâr edenlerin görmesi zaten mümkün değildir. Onları o olaylarla tehdîdetmek bir yarar sağlamaz.

Ayrıca bu âyette tehdîdedildikleri sâ‘atin ansızın onların başlarına geleceği belirtilmektedir ki bu, açıkça âyetteki sâ‘at ile kâfirlere inecek olan azâbın vaktinin kastedildiğini gösterir. Âyet, Mekke müşriklerini tehdîdeden önceki âyetlere bağlıdır. Sâ‘at ile kâfirlerin uğrayacakları cezâ vaktinin amaçlandığı açıktır. Sâ‘at, Kur’ân’da va‘dedilen azâb ânı anlamında çok kullanılmıştır. 

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş