HAKKI VE SABRI TAVSİYE (10) PDF 
Cuma, 10 Eylül 2021 00:00

HAKKI VE SABRI TAVSİYE (10)

(...dünden devam)

Otomobil sürücüleri, trafik kurallarına aykırı davranırlarsa hatâlarının cezâsını canlarıyla öder veya kör, sakat kalabilirler.

Bu böyle olduğu gibi Allah’ın yasakladığı suçları işlemek de birçok belânın gelmesine neden olur. Çünkü bunlar toplumun düzenini bozar, insanın ruhunu lekeler. Allah da bunları yapanları cezalandırır. Fakat Allah kullarına acıdığı için onların her hatâlarını hemen cezalandırmaz. Birçoğunu da bağışlar. Kulun hatâsına rağmen Allah yine de onu korur.

Eğer Allah, insanları yaptıkları işler yüzünden (hemen) cezâlandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiği zaman, kuşkusuz Allah kullarını görmektedir (onları yaptıkları işlere göre cezâlandıracaktır).” (Fâtır: 45)

165- Başınıza bir belâ gelince –siz, onun iki katını onların başlarına getirmiş olduğunuz halde yine– ‘Bu nereden başımıza geldi?’ dediniz. De ki: ‘O (belâ), kendinizdendir.’ Allah, her şeye kādirdir. 166- İki topluluğun karşılaştığı gün, sizin başınıza gelen, ancak Allah’ın izniyle olmuştur ki, (O), inananları bilsin (deneyip ortaya çıkarsın). 167- Ve münâfıkları bilsin (ortaya çıkarsın). Onlara: ‘Gelin, Allah yolunda savaşın, ya da savunun.’ dendiği halde: ‘Eğer savaş (olacağını) bilseydik, sizinle gelirdik.’ dediler. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla, kalblerinde olmayanı söylüyorlar. Halbuki Allah, içlerinde sakladıkları şeyi çok iyi bilmektedir. 168- (Savaştan geri kalıp) Oturarak, kardeşleri için: ‘Bizim sözümüzü tutsalardı, öldürülmezlerdi.” diyenlere söyle: ‘Eğer doğru iseniz, kendinizden ölümü savınız’!” (Âl-i İmrân: 165-168)

Bu âyetlerde Uhud Savaşındaki kötü sonuçlara işaret edilerek şöyle buyurulmaktadır: Ey mü’minler, eğer siz Uhud’da bozulup birçok şehîd verdinizse, Bedir’de de siz onlara bunun iki katı zarar vermiştiniz. Yahut siz bu savaşta bozuldunuz, zarara uğradınızsa, onlar da savaştan galip ayrılmadılar. Siz de başlangıçta onlara, sizin zararınızın iki katı zarar verdiniz. Sonunda bozguna uğramanızı hazmedemediniz: “Bu neden başımıza geldi?” dediniz. Bu, sizin kendi hatânız yüzünden oldu. Çünkü Allah’ın Elçisi, size yerinizden ayrılmamanızı tenbih etmişti. Fakat okçularınız, onun emrini dinlemeyip yerlerinden ayrıldılar. İşte o emre aykırı hareketinizden dolayı bu iş başınıza geldi. Ama iki ordunun yani Müslüman ve kâfir ordusunun karşılaştığı gün başınıza gelen bu olay, yine de Allah’ın takdiriyle olmuştur. O’nun izni olmadan hiçbir şey vuku­ bulmaz. Allah’ın dilemediği şey olmaz.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş