Yabancılarla Dostluklarımız hk. *** Kur’ân’da anlatılan hikâyeler kurgu mu? |
YABANCILARLA DOSTLUKLARIMIZ HK. Sayın hocam, Maide Suresi 51.ayette “Ey inananlar, Yahudileri ve Hıristiyanları veliler edinmeyin! Onlar, birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları kendine veli yaparsa, o onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.” denmektedir. Burada veliden maksat nedir? Nasıl hareket etmeli? Kur’ân’ın diğer ayetleriyle ilintilendirdiğimizde bu ayeti nasıl anlamalıyız? Bu konunun önemli olduğunu düşünüyorum.(Bugün böyle bir haber Bugün Gazetesinde de çıkmıştır) Çünkü toplumda bu ayet ileri sürülerek bir güvensizlik /insanlararası düşmanlık vs. oluşturulmaya çalışılıyor. Yaratıcı yarattığı kullarına yönelik olarak bir kısım kuluna diğerini kötüleyerek onunla düşman olmasını diler mi? Bu tür şeylerin yaratıcıya yakıştırılmasının doğru olmayacağını değerlendirerek bu konudaki ayetlerin Kur’ân’ın ruhuna uygun olarak açıklamalarının toplumda yanlış anlaşılmaları gidereceğini düşünüyorum. Zamanınızın müsait olması durumunda bunu da sitenizde yayımlarsanız bu konuda sizi takip eden birçok vatandaşımızın ön yargılı bilgilenmeden kurtulacağını ümit ediyorum. Saygı ve selamlarımla. İlter GÖKCAN Cevap: Maide 5. âyet, İslam düşmanı, müslümanları birbirine düşürmek, araya fitne sokmak isteyen kötü niyetli Kitap ehli hakkındadır, genel değildir. Bunu aynı sayfanın birkaç âyet sonra gelen 57. âyet açıklığa kavuşturmaktadır: "Ey inananlar, sizden önce Kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden dîninizi eğlence ve oyun yerine koyanları dost tutmayın; inanıyorsanız Allah’tan korkun." Mümtehine Suresinin birinci âyetinde de bu husus açıktır: "Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin." (Mümtehine: 1) Demek ki 51. âyetin hükmü genel değil, düşman olan Kitap ehline karşı takınılacak tavrı belirlemektedir. Ama İslam'ın temel amacı barıştır. Herkesçe güzel geçinmek. Peygamber'in evinde üç tane Kitap ehli kadın vardı. Hz. Ömer'in mali kâtibi bir Hıristiyan’dı. Abbasi döneminde Hıristiyan filozoflar hastanelere, hikmet okullarına hoca, müderris yapılmıştır.
Kur’ân’da anlatılan hikâyeler kurgu mu? Sayın hocam bir yazınızda: “Mesajların kıssa (hikâye) yoluyla verilmesinin daha etkili olacağı, Kur'ân'ın her suresinin değişik üsluplarla, temel amaç olan tevhidi anlattığı, bu kıssaların eskiden olmuş hikâyeler olmaktan çok Hz. Peygamber'in tevhid mücadelesinin hikâye şeklinde canlandırıldığı, Arap ceberutlarının davranışlarının da Firavun Ceberutunun şahsında canlandırıldığı” şeklinde açıklamanızı okudum. Burada “eskiden olmuş hikâyeler olmaktan çok” ifadesini biraz daha açabilir misiniz? Yani bu söylemden, örneğin Ad kavminin yaptıklarına yönelik cezalandırılmaları hususu veya buna benzer hususlar gerçekte olmuş olmaktan çok tevhid mücadelesinin hikâye şeklinde canlandırılması mı? Selam ve sevgilerimle Cevap: Kastım o değil, eskiden olmuş hikâyeler var elbette ama Kur'ân o olayların, Arapların davranışlarıyla ilgili yönlerini alır ve peygamberlerine karşı gelmiş olan eski toplumların, sonunda cezalandırıldıklarını vurgulayarak bazen açıkça, bazen de zımnen Hz. Muhammed'e karşı aynı olumsuz tutumu sergileyen Arap müşriklerinin de bir gün cezalandıracaklarına işaret eder. Yoksa o hikâyelerin aslının hiç vuku bulmadığını, bunların bir kurgu olarak anlatıldığını asla kastetmiş değilim, zaten böyle bir şey söylemem de mümkün değildir. Çünkü o olayların aslı zaten Kur'ân'dan önce Tevrat'ta, İncillerde ve eklerinde anlatıldığı gibi bir kısmı da Arapların bildikleri hikâyelerdi. Hikâye yoluyla ders vermek daha etkili olduğu için Kur'ân bu yolu tercih etmiştir.
|