TURAN DURSUN’A NEDEN HAYATINDA CEVAP VERİLMEDİ? (3) PDF 
Çarşamba, 28 Ekim 2020 00:00

Kur'an Işığında Fetvâlar”dan:

TURAN DURSUN’A NEDEN HAYATINDA CEVAP VERİLMEDİ? (3)

(...dünden devam)

Bu metinde geçen "Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur" cümlesinin orijinali "mâ aleykum ellâ tef'alû"dur. Bunun Türkçe anlamı, "Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur" değil, yapmamanız için bir sebep yoktur, yapabilirsiniz" demektir. Yani Hadiste, yazarın söylediğinin tersi söylenmektedir. "Yapmamanızda bir sakınca yoktur" değil, "yapmanızda bir sakınca yoktur" denmektedir. Hattâ "mâ", olumsuz edatı olduğu gibi soru edatı da olabilir. Bu takdirde "Neden yapmayacaksınız?" anlamını verir.

İkinci kitabın 46. sayfasında Arapça metni şöyle çevirmiştir: "Ancak onlar (Sâbiîler), 7 yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini ve bunların suretlerini (resimlerini, heykellerini) tapınaklarında yapıp bulundururlar. Bunlara kurbanlıklarla ve darıyla yakınlaşmaya çabalarlar…"

Burada Sâbiîlerin yıldız tanrılara "kurbanlıklarla ve darı ile yaklaşmaya çalıştıklarını söylüyor. İbn Hazm'ın al-Fasl adlı kitabından aldığı Arapça metinde "ed-Duḫen" kelimesini darı diye çevirmiş ve Sâbiîlerin, kurban yanında darı ile de tanrılarına yaklaşmaya çalıştıklarını ileri sürmüştür.

Bildiğim kadarıyla tarihte hiçbir millet tanrı diye taptığına darı sunmaz. Çünkü değil insanın, hayvanların dahi yiyemediği darı, tanrıya takdim edilecek değerde değildir. Asıl metinde geçen "ed- Duḫen) kelimesi, darı değil, duman, tütsü, buhur demektir. Tanrıları için kurban kesenler, buhur yakarak güzel koku ve tütsü ile ibadetlerini tanrılarına takdim ederler. Dini törenlerde mevlid­lerde buhur yakmak, tütsü ile topluluğa güzel koku yaymak hâlâ uygulanmaktadır.

Şimdi bu kadar basit şeyi dahi bilmeyen bir insanın ana dilinden daha iyi Arapça bildiğini iddia etmesi, bilmediğini bilmemekten başka ne ile izah edilebilir? Dediğim gibi Şeyhimizin kerameti kendisinden menkul bir keramet. Bu iddia sahibinin, diğer metinlere yaptığı çevirilerin ne derece aslına uygun olduğunu iyice düşünmek gerekir.

Bu zat da İlhan Arsel gibi terceme eserleri tarayarak kendince İslâm aleyhine kullanabileceği noktaları seçmektedir. Aldığı parçaların çevirisi çoğunlukla kendisine ait değildir. Kendi yaptığı çevirilerde nasıl hata yaptığını aldığımız bu iki örnek göstermektedir.

Benim ona cevap vermediğim savı ise asılsız. Son zamanlarda Doğu Perinçek'in dergisinde çıkan bir yazısına cevap verdim. Çünkü onun din aleyhtarı yazılarından ancak 8 yıl süren yurt dışı yaşamımdan sonra haberdar oldum. İşte o zaman bir yazısına cevap verdim. Sonra "Din Bu" kitabı çıktı. Üç cilt. Ben bunlara cevap hazırlarken kendisi bir suikasta kurban gitti. Öldürülmesine gerçekten üzüldüm.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş