SALATIN ANLAMI ÜZERİNE (3) PDF 
Perşembe, 24 Eylül 2020 00:00

SALATIN ANLAMI ÜZERİNE (3)

(...dünden devam)

Korku namazında namaz kılanların, silâhlarını üzerinde bulundur­maları emredilmektedir. Bu, ihtiyâtî tedbirdir. Çünkü silâh bırakılırsa tekrar toparlanıp silâhı almak, zaman kaybettirir, bu da düşmana zaman kazan­dırabilir. Düşmana, saldırı fırsatı bulacak zaman bırakmamak için silâhın, askerin üzerinde bulundurulması emredilmiştir. Fakat yağmur, hastalık gibi nedenlerle silâhın taşınması çok güç olur, yağmur vurmakla silâhın bozulması tehlikesi bulunursa o zaman silâh hemen yanına bırakılabilir. Ama daima uyanık bulunmak ve düşmana gafil avlanmamak gerekir.

Kur’ân’da namazın olmadığını, çünkü namazın anlatılmadığını söyleyenler, dinin temel bir rüknünü yıkmak isteyenlerdir. Kur’ân, namazın rükû’lu ve secdeli bir ibadet olduğunu belirtmektedir:

45- Yalanlayanların vay haline o gün! 46- "Yiyin, azıcık sefâ sürün, siz suçlularsınız!" 47- Yalanlayanların vay haline o gün! 48- Onlara: "Rükû‘ edin" dendiği zaman rükû‘ etmezler. 49- Yalanlayanların vay haline o gün!” (Mürselât: 45-49),

“Ey inananlar, rükû‘ edin, secde edin, Rabbinize ibâdet edin, hayır işleyin ki umduğunuza eresiniz.” (Hac: 77),

Şunu da belirtmek lazımdır ki namaz sadece son din ile değil, bütün dinlerde emredilmiş olan bir ibadettir. İsrail Oğullarına da şöyle emredilmiştir: “Namazı kılın, zekâtı verin, rükû eden­lerle (Allah’ın huzû­runda eğilenlerle) be­raber eğilin.” (Bakara: 43)

Hz. İsâ (a.) İsrail Oğullarına: "Allah, sağ olduğum sürece bana na­maz kılmayı, zekât vermeyi emretti!" demiştir (Meryem: 31)

Araplar da Allah ile kul arasında aracı tanrılar kabul etmekle şirk koş­tukları halde dinsiz insanlar değillerdi. İbrahim dinine tabi idiler ama zamanla bu dine şirk karıştırmışlardı. Yoksa onlar da namaz kılarlardı. Ancak namazlarını ruhsuz hale getirmişler, eğlence haline koymuşlardı. Kur’ân onların bu ruhsuz namazlarına işaret ediyor:

“Şu namaz kılanların vay haline, Ki, onlar namazlarından gaflet ederler (kıldıkları namazın değerini bilmez, ona önem vermezler).” (Mâûn: 4-5),

“Onların Beyt(ullah) yanındaki namazları da ıslık çalmadan ve el çırpma­dan ibarettir.” (Enfal: 35)

Hz. Muhammed’in görevi hiç olmayan bir den getirmek değil, Hz. Nuh’tan ve ondan sonraki peygamberlerden itibaren gelen tevhîd dinine karışmış olan şirk bulaşıklarını temizleyip Saf tevhîd dinini yerleştirmektir.

Not: Namazın olmadığını iddia edenlerin tutarsız, anlamsız savlarına daha fazla ayıracak vaktim yoktur. İsteyen namaz kılmaz. Herkes kendi eyleminden sorumludur.

***

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş