İLÂHÎ DİNLERİN RUHBİRLİĞİ (23) PDF 
Cumartesi, 05 Eylül 2020 00:00

İLÂHÎ DİNLERİN RUHBİRLİĞİ (23)

(...dünden devam)

A‘raf: 39/40: “Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmağa tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve deve, iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir!”

Markos: 3/28-30: “Doğrusu size derim: İnsanoğullarına bütün günâhları ve yapacakları bütün küfürleri bağışlanır. Fakat Kutsal Ruh’a küfreden, ebediyyen bağışlanmaz, o ebedî cezâya çarpılır. Çünkü onlar, onunla beraber murdar ruh vardır, diyorlardı” Markos İncîlindeki bu âyetler, özetle: Allah’a şirk koşmanın, O’nunla beraber başka tan­rılar olduğunu söylemenin, affedilmeyecek bir suç olduğunu vurguluyor. Kur’ân-ı Kerîm de aynı şeyi şöyle ifade etmiştir:

“Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük bir günâh işlemiştir.” (Nisa: 98/48)

Görüldüğü üzere Tevrât ve İncîl’in bazı öğretileriyle Kur’ân ve hadîsin öğretileri arasında büyük benzerlik, bazen aynılık vardır. Bu demek değildir ki Hz. Muhammed, o Kitapları okuyup onlarda bulunanı aktarmıştır. Hayır, o, okur yazar olmadığı gibi, İbrânca, Âramca ve Latince olan o Kitapların dilini de bilmezdi. Ancak bu düşünceler bazı Hıristiyan Araplar arasında uygulanıyor ve şifahen aktarılıyordu. Böylece Kutsal Kitabın içeriğinden bir kısmı, Arap toplumundaki bazı çevrelerde bilinir olmuştu. Medîne ve Hayber’de Yahûdî kabîlelerinin Araplarla iç içe yaşadıklarını da unutmamak gerekir. Mısır ise muvahhid, zâhid ve Hıristiyan Ariusçuların merkezi idi. Rahipler de dindar insanların imrenme odağı oluyor, onlara imrenen bazı Araplar da onlar gibi halvete çekilip Allah’a ibadet ediyorlardı ki bunlara hanîf, çoğulu hunefâ denilirdi. İslâm’dan önce Hz. Muhammed de bu hanîflerden biri idi.

İşte bu ortam içinde gelen İslâm, eski dinlerdeki aşırılıkları kaldırdı; onların tevhîde aykırı olmayan, topluma yararlı prensipleri emredip, tevhîde uygun bulmadığı yanlarını yasakladı. Kur’ân ve hadîste nasıl daha önceki Kitapların özü varsa, İslâm zühd ve tasavvufunda da daha önceki dinlerin zühdü ve mistisizmi vardır. Kur’ân nasıl öteki Kitaplar­dan aktarılmamış, meleğin vahyi ile o Kitapların özü Hz. Muhammed’e açık bir Arapça ile verilmiştir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş