İSLÂM TARİHİNDEN YAPRAKLAR (42) : TAHKÎM OLAYI |
Perşembe, 11 Haziran 2020 00:00 | |||
İSLÂM TARİHİNDEN YAPRAKLAR (42) : TAHKÎM OLAYI(...dünden devam) Tahkîm Olayının şer’î delili Yüce Allah buyurmuştur: "Eğer inananlardan iki grup vuruşurlarsa onların arasını düzeltin; şâyet biri ötekine saldırırsa Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun. (Allah'ın buyruğuna) Dönerse artık adâletle onların arasını düzeltin ve dâimâ âdil olun. Çünkü Allah, adâlet yapanları sever. Muhakkak mü'minler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki size rahmet edilsin." (Hucurat: 9-10) Âyetlerin hükmüne göre iki Müslüman grup veya toplum arasında anlaşmazlık ve kavga çıkarsa diğer Müslümanların seyirci kalmayıp onları uzlaştırmağa çalışmaları; bir taraf hakkı kabule yanaşmaz da öteki tarafa saldırmaya devam ederse bütün Müslümanların, kuvvet kullanarak saldırganı hak çizgisine getirmeğe ve iki tarafı uzlaştırıp aralarında adâletle barış kurmaya çalışmaları gerekir. Kavga eden taraflar bir devlet içinde iki âile, iki aşiret, kabile, iki kent olabildiği gibi, iki bağımsız devlet de olabilir. Bir devlet içinde çıkan olaylarda devlet olayı önler. Fakat devlet müdahale edinceye kadar diğer Müslümanların olayı yatıştırmağa, saldırgana mâni olmağa çalışmaları gerekir. Şayet olay iki devlet arasında ise Müslüman devletler topluluğu, meselâ İslâm Konferansı üyeleri, müştereken bunların arasını bulmağa çalışırlar. Ama bir taraf Allah'ın hükmünü dinlemiyor, karşı tarafa haksız yere saldırıyorsa o zaman Müslüman devletlerin, hep beraber o saldırganla savaşıp onu doğru yola getirmeleri gerekir. Hâsılı Tahkîm olayı, Alî ile Muaviye arasındaki ihtilâfı çözümlemek amacıyla yapılmıştı. Ḫalîfe'yi hal'etmek amacıyla değil. Ebubekr Muhammed bn Hatîbel-Eş'arî el-Bâkıllânî şöyle demiş: "Hakemler kesinlikle Hz. Alî'nin hal' edilmesinde söz birliği etmediler. Böyle bir karar vermiş olsalardı bile, Kitap ve Sünnette hal'i gerektiren bir sebep bulunmadıkça Ḫalîfe hal'edilmiş olmazdı. Hz. Alî aleyhisselâm'ın hakemlere verdiği yazıda, Fatihasından ta sonuna dek Kitabın bütün hükümlerine bağlı kalacaklarını, bir tarafı kayırmayacaklarını, herhangi bir tarafa yaltaklanmayacaklarını kesin olarak şart koşmuş ve bu konuda hakemlerden sağlam söz almıştı. Şayet onlar Allah'ın Kitabının sınırlarını geçmiş olsalardı verdikleri hükmün bir değeri olmazdı. Kitap ve Sünnet, Hz. Alî'nin imamlığını ispat ediyor, onu tebcil ediyor, övüyor. Onun sadakatini, adaletini, İslâm'daki önceliğini (ilk Müslüman olduğunu), İslâm uğrunda merdane çarpıştığını ve Mürsellerin Efendisine akrabalığını, ilim, ma'rifet ve hikmette büyük pay sahibi olması yanında vakur, halîm, Ḫilâfet yükünü kaldırabilecek gerçek İmam olduğunu vurguluyor." (A'lâmu'n-Nasri'l-Mubîn fî'l-Mufâdaleti beyne Ehli's-Sıffîn, s. 177) (devamı yarın..)
|