Namazda kıraat ile ilgili 3 soru *** Zekât yükümlülüğü ne zamana kadar sürer?
Çarşamba, 29 Şubat 2012 00:00

Namazda kıraat ile ilgili 3 soru

Hocam öncelikle çalışmalarınızda başarılar dilerim. Namaz kılarken kıraatte şunlar yapılsa:

1- Birinci rek’atta amenerresulü okunup ikinci rekâtta ayetel-kürsî okunsa, bu sırada okumak doğru mu?

2- Birinci rek’atta Kadir Suresi ikinci rekâtta ise ondan önceki bir surenin iki üç ayeti okunsa bu sıra doğru mu?

3- Birinci rekâtta bir surenin birkaç âyeti, ikinci rekâtta başka bir surenin birkaç âyeti okunsa öncelik sonralık sırası gözetmiyorum bu doğru mu?

Hocam ben mi çok ayrıntıya takılıyorum yoksa efendimiz zamanında bunlara dikkat edilir miydi, bu kurallar sonradan mı konuldu? Kur’ân’da, âyeti kerimelerde Kur’â’ndan kolayınıza geleni okuyun ve tertil üzere anlaya anlaya, dura dura okuyun denilmiyor mu? Ben sadece bunları düşünüp diğerlerine dikkat etmiyordum; hata mı ediyorum, ne yapmalıyım? Saygılar.

Cevap: Bu sorduğunuz şeylerin, namazın özü ile bir ilgisi yok. Bu sıralama sorunu sonradan fıkıhçıların koyduğu kurallardır. Âyetler ve sureler sırasına göre okunursa anlam bakımından daha iyi olur düşüncesiyle bu kurallar konmuştur. Bunların asıl namazın özü olan Zikirle ilgisi yoktur. Namazın özü Allah'ı düşünmektir. Bir de ayakta iken Kur'ân'dan kolay olanı okumaktır. Bilen âyetleri ve sureleri sırasıyla okur. Ama kasıtsız olarak önce sonraki bir âyeti, ikinci rek'atte ondan önceki bir âyeti okumakta hiçbir sakınca yoktur. Farz olan Kur'ân okumaktır, sıra ile okumak değil. Birinci rek'atta Fatiha'dan sonra Felak Suresini, ikinci rek'atte de Fatiha'dan sonra Kâfirun suresini okumak namaza zarar vermez, sevabını da eksiltmez. Ancak bunu kasıtlı yapmak uygun değildir. Böyle ayrıntılarla uğraşmanın da manen bir yararı yoktur.

 

Zekât yükümlülüğü ne zamana kadar sürer?

Muhterem hocam, öncelikle sizlere sağlıklı bir yaşam diler, bizleri aydınlat­tığınız için size sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ben 40 yaşında ticaretle uğraşan, dini vecibelerini mümkün olduğunca yerine getirmeye çalışan kardeşiniz, evladınızım.

Sayın hocam her yılsonu sayımlar-envanterler neticesinde yaptığımız hesaplamalar sonucunda dinimizin bize emrettiği şekilde zekâtlarımızı vermeye çalışıyoruz. Fakat son yıllarda mallarımızda kazançlarımızda hiçbir artış olmadığı gibi gerileme görmekteyiz. Zekât hesaplanırken kırkta biri mantığı ile yola çıkarsak her sene eksilen bir varlığın kırkta birini zekât olarak verirsek bu tükenmek manasına gelmiyor mu bunun altından nasıl kalkarız? Saygılarımı sunarım.

Cevap: Zekât, nisap denilen belli birikim sahiplerine gerekli olan dini bir vergidir. Bu verginin oranı parada kırkta bir, %2,5 tur. Nisap miktarı 81 gram altın veya bunun parasal değeridir. Bugünkü rayiçle 5-6 bin lira eder. Tüm zorunlu ihtiyaçlarından, meslek aletlerinden, kendisine lazım olan her türlü ihtiyaç maddelerinden fazla olarak 5000 lirası olup da bu paranın %2,5 üzerinden zekâtını vermek gerekir. Ne zamana kadar. Bu para nisabın altına, yani dinen fakir düşünceye kadar. Yani ihtiyaç fazlası para birikimi beş bin liranın altına düşerse o zaman artık zekât vermek gerekmez. Benim bildiğim bu.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş