Mantıksız bir fetva'ya itiraz
Salı, 28 Şubat 2012 00:00

Mantıksız bir fetva'ya itiraz

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 12.4.1997 tarihli Kur’ân-ı Kerim'in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına dair kararında:

“Kur’ân, Cenab-ı Hakk'ın Hz. Muhammed (s.a,)'e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel'in) ismidir. Sadece mana olarak değil, Resulullah (s.a.)'in kalbine elfazı ile indirildiği, Oysa Kur’ân kavramının içeriğinde, sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazının da olduğu, nazm-ı münzel'in Arapça olduğunu ifade eden âyetlerden, sadece mananın değil, elfazının da Kur’ân kavramının içeriğine dahil olduğunun açık ve kesin bir şekilde anlaşıldığı, Kur’ân'ın bir benzerinin yapılamayacağı ve bu itibarla tercemesinin Kelamullah sayılamayacağı, o hükümde tutulamayacağı ve dolayısıyle namazda tercemesinin okunamayacağı,Namazda ve ibadet olarak Kur’ân-ı Kerimin asli lafızları ile okunması gerektiği” ifade edilmektedir.

Sorularım:

1-   Burada “Kur’ân-ı Kerimin asli lafızları ile okunması gerektiği” ifadesinden ne anlamalıyım? Yani Arapçayı bilmem gerektiğini mi? Yoksa örneğin Türk harfleriyle yazılmış Arapça metnin okunmasını mı? Örneğin: kulhuvallahu ehad allahussamed… gibi Çünkü: Çocukluğumuzda bizlere Başkanlığınızın imamları tarafından böyle öğretildi ve bu ülkedeki halkın %90 nı böyle öğrendi yani Arapça bilmeden Türk harfleriyle yazılmış Arapça metinleri ezberlediler (ne dediklerini de bilmeden orası ayrı.)

2-   “İmam-ı Azam’a göre Kur’ân soyut manadan ibarettir. O manayı taşıyan söz kalıpları asıl Kur’ân değil, manayı taşıyan tali unsurdur. Bundan dolayı manayı taşıyan Arapça söz kalıplarıyla namaz kılındığı gibi yine aynı manayı taşıyan başka söz kalıplarıyla da namaz kılınabilir. Yani Kur’ân’ın manasını ifade eden Türkçe, İngilizce, İbranice ya da herhangi bir dille de namaz kılınabilir. Çünkü asıl Kur’ân, soyut manadır. Söz kalıpları ikinci unsurdur, mananın taşıyıcısıdır. Aynı manayı taşıyan her söz kalıbı da Kur’ân’dır. O halde Kur’ân’ın anlamını ifade eden her doğru çeviriyle namaz kılınabilir.”

Başkanlığınızca İmam-ı Azam’ın bu görüşüne katılım sağlamadığınız anlaşılmaktadır.

"Bu Kur’ân, bütün insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür." (Al-i İmran, 3/138)

"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun..." (Maide 5/67)

"Kendilerine, indirileni insanlara açıklayasın diye sana Kur’ân'ı indirdik." (Nahl, 16/44)

"Bu Kur’ân, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, tam akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır." (Sad, 38/29) buyurulmuştur.

"Şüphesiz O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu'l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi." (Şuara 26/192-195)

"Böylece biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik." (Ta-Ha 20/113)

"Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur’ân indirdik." (Zümer, 39/28)

Yukarıdaki âyetleri Başkanlığınız yorumuyla da harmanladığımda sanki KUR’ÂN elfazı (nazm-ı münzel'in), manası, icazı vs her şeyiyle Peygamber efen­dimize has olarak özel olarak onun içine doğdurulduğuna göre ve herkeste böyle bir içte hissediş ve herkese bu türden bir vahiy gelmediğine/gelmeyeceğine göre ve herkesin de Arapçayı ana dili gibi konuşamayaca­ğına/bilemeyece­ğine/anlayamayaca­ğına göre,

"Kendilerine, indirileni insanlara açıklayasın diye sana Kur’ân'ı indirdik." Diyerek Peygamber uyarıldığına göre, Peygamber efendimizin insanlara Kur’ân’ı açıklaması için herkesin Arapça bilmesini ifade eden bir ayet de olmadığına göre “Namazda ve ibadet olarak Kur’ân-ı Kerimin asli lafızları ile okunması gerektiği” hususu neden dayatılıyor (İmamı Azamın, bu konudaki mantıklı açıklaması da olmasına rağmen) şimdi Arapçayı bilmeyenlerin asli lafızlarına göre okumadılar diye ibadeti/namazı geçerli olmadı veya olmayacak mı? Bu konudaki açıklamalarınızın yapılmasını arz ederim. Bu konuda daha önce de açıklama talebim olmuştur ancak şu ana kadar cevap verilmemiştir. Bu konuda açıklama yapılmadığı takdirde konuyu Başbakanlığa intikal ettireceğimin bilinmesi hususunda gereğini arz ederim. İlter Gökcan

Cevap: Diyanet İşleri Başkanlığı bu yazıya ne cevap verdi bilemem ama zaten adı geçen fetvası sakattır, Kur’ân’a aykırıdır. Çünkü Kur’ân, namazda “Kur’ân’dan kolay olanı okuyunuz” (Müzzemmil: 20), “Allah sizin için kolaylığı ister, güçlüğü istemez.” (Bakara 185), “Allah dinde herhangi bir güçlük bırakmamıştır.” (Hac: 78) buyurmaktadır. Ezberinde hiç Kur’ân âyeti olmadığını söyleyen ve namazda ne yapması gerektiğini soran birine Peygamberimiz, “Subhanellahi velhamdu lillahi velâ ilâhe illallahu vallahu ekber” diyerek namaz kılabileceğini buyurmuştur. Yine fıkıh kitaplarına göre hiç Kur’ân bilmeyen, sadece “Allah Allah” diyerek de namazını kılabilir. Çünkü namazın özü Allah’ı zikirdir. “Allah Allah veya Allahu ekber” demek de zikirdir.

Şimdi Kur’ân bilmeyen, lafızları da manası da Kur’ân’dan olmayan sözlerle namaz kılabiliyor da Kur’ân’ın herhangi bir dildeki çevirisini okuyanın mı namazı olmuyor? Hasan-ı Basrî, Arapçayı iyi bilemeyen talebesi Habîb-i Acemî’ye Fatiha’nın Farsça anlamını okuyarak namaz kılabileceğini söylemiş; İmamı A’zam da bu görüşü benimseyerek Kur’ân’ın çevirisiyle namaz kılınabileceğini ifade etmiştir. Aradan takriben 1250 yıl geçmesine rağmen kimi din uzmanları, düşünce itibariyle İmam-ı A’zam’ın düşünce düzeyinden çok gerilerde kalmışlardır.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş