Ölmüşlere dua okuma *** İbni Teymiyye’ye neden saldırıyorlar?
Perşembe, 23 Şubat 2012 00:00

Ölmüşlere dua okuma

Hocam yazılarınızı takip ediyorum. “Kur’ân-ı Kerîm yalnız Allah rızası için okunur” başlıklı yazınızda ölmüşlerin arkasından Kur’ân okumanın, insanı şirke dahi götürebilen bid’at olduğunu söylüyorsunuz. Büyüklerimizden kalma bizlere tavsiye edilen onların da yapageldiği bazı uygulamalar var. Biz bunları uyguluyoruz. Örneğin mezarlığın yanından geçerken üç kulhüvallah, bir elham okuyup mezarda yatanların ruhuna bağışlamak, yine sabah namazından sonra üç kulhüvallah bir elham okuyup Peygamberlerimizin ruhuna, ölen akrabamızın ruhuna bağışlamak. Bu yaptığımız dua şekli yanlış mı? Yanlışsa atalarımıza nasıl bir dua okumalıyız? Cevaplandırırsanız memnun olurum. Saygılar sunarım.

Cevap: Müşrik Araplara: "Allah'ın indirdiğine uyun dense, Biz atalarımızdan bulduğumuz yola uyarız" gerekçesiyle Kur’ân’ın tevhid çağrısına karşı geliyorlardı. Ben Allah'ın indirdiğini anlatıyorum. Atalardan bulunanları değil. Ah keşke o ataların İslama soktukları bu yanlışlar olmasaydı; İslam safiyetini koruyacaktı. Kaldı ki ben, Kur’ân okunmaz, demedim. Ölünün ruhuna bağışlamak için Kur’ân okunmaz, Kur’ân Allah için okunur. Okuma sonunda Allah’tan ölmüşlerin ruhunun şad olması için dilekte bulunulur. Söylediğim budur. Hz. Peygamber’in ve sahabilerinin, ölülerin ruhlarına bağışlamak için Kur’ân okudukları hakkında hiçbir delil yoktur. Çünkü Âkif’in dediği gibi:

“İnmemiştir hele Kur’ân bunu hakkıyla bilin;

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!”

 

 

İbni Teymiyye’ye neden saldırıyorlar?

Hocam, kimi çevre tarafından büyük bir zındık (bu çevreler genellikle tarikat cemaatleri olmakta ve onun İbn Arabi-Ebu Hanife- İmam Malik -İmam Hanbel-İmam Şafii hakkında kâfir ve zındık dediğini, hatta Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin yanlışları olduğunu söylediğini iddia edilmektedir ), kimi çevre tarafından da büyük bir alim olarak tanınan İbn Teyyime gerçekten kimdir? Neden onu eleştirirler? Görmediğim, lafını işitmediğim bir âlim hakkında kötü konuşmak kötü değil midir, sonuçta onun söylemediği birçok söz onunmuş gibi gösterilemez mi? Kitaplarında böyle hakaretleri var mıdır ve varsa kimi eleştirmiştir? Doğruyu bulmanın zor olduğu günümüzde sizin gibi hakikatleri anlatan hocalarımıza ümmetin ihtiyacı var, Allah razı olsun.

Cevap: Kemal Bey, İbn Teymiyye büyük bir âlimdir. Her insan gibi onun da düşüncelerinde elbette aşırılıklar, yanılgılar var ama bu onun İslâm'a hizmet yolundaki azmini ve gayretini küçültmez.

İbn Teymiyye (H. 661-728/M. 1263-1328) Selefiyye/Ehli Hadis ekolünün en önemli âlimlerinden sayılan ve görüşleri çeşitli İslam âlimlerini ve akımlarını etkilemiş olan İslâm âlimi ve düşünürüdür, hattâ bir bakıma müceddid sayılır. Bugün Urfa ilimizin sınırları içinde bulunan Harran'da doğmuş, Moğol istilası yüzünden, çocukken ailesiyle birlikte Şam'a (Dımaşk) gitmiştir. O dönemlerde Şam bilim ve kültür açısından da çok önemli bir şehirdi. Moğol istilaları döneminde doğması ve yetişmesi onun karakterini etkilemiş, siyasi düşüncesinde de bu istilanın yansımaları olmuştur.

İbn Teymiye, bir ilim yuvası çocuğudur. Babası da dedesi de büyük birer İslâm bilgini idiler. Ailesi tarafından küçük yaşlardan itibaren ilmi kariyere yöneltilmiş, ilk eğitimini babasından almış olan İbn Teymiyye, İbranice’yi, Latince’yi, Türkçe'yi biliyordu. Bunu şu sözlerinden anlamaktayız: “İbranice lafızlar bir dereceye kadar Arapça lafızlara yakınlaşmaktadır. Nitekim isimler büyük türev noktasında birbirine oldukça yaklaşmaktadır. Ben kitap ehli arasında Müslüman olmuş birtakım kimselerden Tevrat’ın İbranice lafızlarını dinledim. Her iki dilin birbirine oldukça yakın olduğunu gördüm. Öyle ki sonunda sırf Arapça bilgime dayanarak onların İbranice konuşmalarının birçoğunu anlar oldum.”

İbn Teymiyye fakih (hukuk âlimi) ve muhaddis (hadis âlimi) kişiliğinin yanı sıra akaid konularında da çeşitli söylemlerde bulunuyordu. Özellikle yaşadığı dönemlerde yaygınlaşmaya başlayan tasavvufa karşı, çoğunlukla isim vermeden genel eleştirilerde bulunmuş; kendi zamanında türbelere, yatırlara tapılırcasına saygı gösterilmesi hakkında risaleler yazmış ve halk arasına yerleşmiş olan bu geleneksel uygulamaları eleştirmesi ve özellikle Muhyiddin İbn-Arabî'nin görüşlerine karşı tutumu şimşekleri üstüne çekmiş, bu yüzden hayli düşman kazanmıştır.

Davet üzerine gittiği Mısır’da çeşitli bahanelerle zindana atılmıştır. Zindanda yaklaşık bir buçuk sene yattıktan sonra serbest kalmıştır. Zindanda kaldığı bu dönemde çeşitli işkencelere de maruz kalmıştır.

Bundan sonraki dönemde Mısır'daki mutasavvıflarla arasında büyük çatışmalar çıkmış, eleştirilerine devam eden İbn Teymiyye, yeniden hapsedilmiş, ancak bu hapis süreci ilkine oranla daha hafif geçmiştir. Zira bu sefer dönemin kadıları onun yanında yer almış, onun daha iyi şartlar altında ceza görmesini sağlamışlardır. Zaten kısa bir süre sonra da serbest bırakılmıştır. Fakat dönemin yeni yönetimi onu İskenderiye'ye sürmüştür. Fakat Mısır tahtı yeniden el değiştirince, İbn Teymiyye Kahire'ye davet edilmiştir.

Ellili yaşlarındayken Moğollara karşı bir savaş çağrısı üzerine, tekrar Şam'a gitmiş savaş olmamasına karşın Şam'da ikamet etmeye devam eden İbn Teymiyye fıkıh konusuna ağırlık vermiştir. Her ne kadar Hanbelî mezhebini takip etse de, mezhebe tamamen bağlandığı söylenemez. Zaman zaman dört fıkıh (hukuk) mezhebinin görüşlerine ters görüşleri de oluyordu ve bunları açıklamakta tereddüt duymuyordu. İdarenin bu davranışını yasaklamasına rağmen, İbn Teymiyye dört mezhebin görüşleriyle ters düştüğü durumlarda kendi görüşünü sunmaktan ve fetva vermekten geri durmamıştır.

İdarenin yasağı tekrarlamasına rağmen davranışını sürdürmesi sonucu, İbn Teymiyye Şam kalesinde hapsedildi. Yaklaşık altı ay hapiste kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Çalışmalarına devam ederken karşıtı olan gruplar onun eski fetvalarından birini ortaya atarak onun idare ile arasının açılmasına neden olmuş, sonuçta İbn Teymiyye tekrar hapsedilmiştir. Hapis süreci içinde baskı artmış ve sonunda hapiste okuyup yazması da yasaklanan İbn Teymiyye iki yıl sonra, 1328'de, yakalandığı bir hastalık sonucu vefat etmiştir.

Düşüncesi ve çalışmaları

İbn Teymiyye çok yönlü bir kişiliktir, İslam hukuku (fıkıh), hadis ilmi ve siyasi düşünce başta olmak üzere birçok konuda uzmanlaşmış, önemli eser ve görüşler sunmuştur. İbn Teymiyye bir mezhep kurucusu değil, Hanbelî mezhebinin ödünsüz uygulayıcısıdır. Ancak o birçok kimseyi etkilemiştir. Sanıldığı gibi İbn Teymiyye Tasavvufun saf, zühd ve takva çizgisindeki biçimine değil, felsefileşmiş şekline, özellikle Vahdet-i Vücûd görüşüne karşıdır. Yoksa kendisi Cüneyd, Serî, Tüsterî, Sülemî gibi tasavvuf önderlerini saygı ve rahmetle anar. Yetiştirdiği sadık talebesi İbn Kayyim el-Cevziyye Tasavvufun ana ilkelerini gayet güzel açıklayan Medâricu’s-sâlikîn adlı şerhini yazmıştır. Ünlü müfessir İbn Kesir de onun takipçisidir.

Siyasi düşüncesi

İbn Teymiyye insanın fıtratı gereği medeni olduğunu, başka bireylerle birleşmeye hem çıkar değişimi hem de tehlikeleri bertaraf etmek için ihtiyaç duyduğunu düşünmüştür. Buna göre, onun düşüncesinde, topluluk içinde faydalı sonuçlar verecek eylemleri desteklemek ve emretmek, zararlı sonuçlar verecek eylemleri yasaklamak için topluluğun bir idareciye ihtiyacı vardır. Bu idareciye itaatin gerekli olduğu gibi, nasihatin de gerekli olduğunu vurgular; ona göre "din nasihattir".

Böyle büyük bir âlime saygı duymak gerekirken ona dil uzatmak ancak cehaletin ve önyargının eseri olabilir. Merhum Hocamız M. Tayyib Okiç, onun hakkında “İbn Teymiyye’nin hiçbir şeyi olmasa, sadece el-Cevabu's-sahih limen beddele dine'l-Mesih adlı eseri, İslâm’a hizmetinin takdirine yeterlidir” demişti.

Eserleri

İbni Teymiyye'nin eseleri hakkında Hafız ez-Zehebî şunları söylemektedir: “Şeyhu’l-İslam Takıyyu’d-Din Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye -Radıyallahu anh’ın te’lif ettiği eserleri topladım, bunların bin esere vardıklarını tesbit ettim. Daha sonra da onun başka eserlerini de gördüm.”

Diğer birtakım tarihçiler İbn Teymiyye'nin eserlerinin yaklaşık 300 cildi bulduğunu belirtmişse de bu eserlerin tümü bugüne ulaşamamıştır.

Akaid konusunda bugüne ulaşmış yaklaşık 20 risalesi mevcuttur. Bu risalelerinin bir kısmı ile bazı küçük kitaplar, Mecm'uatü'r-resâil ismi altında basılmıştır.

Yukarıda işaret ettiğimiz üzere Hristiyanlara İslam dinini anlatmaya çalıştığı ve çeşitli Hıristiyan doktrinlerini eleştirdiği el-Cevabu's-sahih limen beddele dine'l-Mesih isimli ünlü bir eseri vardır.

Fıkıh konusunda birçok eseri bulunur, risalelerinden bir kısmı Mecm'uatü'l-fetâva ismi altında basılmıştır.

Siyasi konularda es-Siyasetu'ş-Şer'iyye fî İslâhi'r-Râî ve'r-Ra'ıyye ve el-Hisbe fi'l-İslâm en önemli eserleridir.

Bunların dışında tefsir, mantık ve cedel konularında çeşitli eserleri bulunur. Nakdu'l mantık ve Minhacu's-sunne ünlü eserlerindendir.

Bu konuda birçok kaynağa başvuru imkânı bulamayanlar, Internet’te Wikipedia özet ansiklopediden de yararlanabilirler.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş