HACI ÖMER HÜDÂYÎ BABA VE DÎVANI (1)
Çarşamba, 08 Ocak 2020 00:00

HACI ÖMER HÜDÂYÎ BABA VE DÎVANI (1)

Hacı Ömer Baba, 1237 senesi başlarında Harput iline bağlı Hoğu yöre­sinde bulunan Mürü köyü ileri gelenlerinden Kaymazzâde İbrahim Bey'in oğludur. Yaşı ol­gunluk çağına varınca Kur’ân-ı Kerîm'i okuyup hatmettikten sonra Peygam­berimiz­den ve salihlerden gelen etkili duâları ve Delâil-i Şerîfi okumaya devam etmiş, sonunda duyduğu mânevî zevk ile ülkenin ileri gelen salih zatlarıyla görüşüp sohbetlerinden aldığı manevi kıvılcımla kalbindeki sevgi ve İlâhî aşk alevlenmiş, son derece ilerleyen aşkı gönlünü yakmaya başlamış, duyduğu ruhsal zevk kendisini olgunluğa çekmişti.

Ata binmekteki ustalığı ve beden yapısı ve genel durumu uygun oldu­ğundan Erzincan Askeri kıt’alarına girerek Kırk Serdarlar teşkilâtı sancaktarlığına seçildi ve bir süre bu hizmeti yerine getirdi.

Bir gece rüyasında kendisine görünen üç kişi, zahir hizmetinin artık sona erdiğini, bundan böyle manevi hizmetle görevlendirildiğini, mana yolunda İlâhî feyizlere ereceği gibi birçok insanı da Hakk'a ileteceğini söyleyip kayboluver­diler.

Uykudan uyanınca gönlünü yakan bir ateş hissetti ve uykusunda kendi­sine müjde veren mânevî kişilerin hayalleri gözünün önünde canlandı fakat nasıl hareket edeceğini kestiremiyordu. Olgun bir mürşide teslim olup ondan feyiz almaya karar verdi. Ama böyle kutsal bir zatı nerede bulacaktı? Bunu düşünürken o sırada şöhreti Anadolu’nun dört tarafına yayılmış bulunan büyük üstâd Erzincanlı Terzi Muhammed Vehbi’nin yüzü gözlerinin önünde canlandı ve ansızın kalbine, ona karşı derin bir sevgi aktı bu yüzden memurluk görevinden istifa edip Terzi Baba ile görüşmek üzere yola düştü.

Terzi Baba’nın huzuruna girdiğinde hemen ondan ders almak istedi, fakat gözünü yumup murakabeye dalan Terzi Baba'nın, birkaç dakika sonra: “Senin nasibin Arapgir’de Halifemiz Ömer Nûrânî Hazretlerine verilmiştir. Oradan feyiz alacaksın. Ona başvur" buyruğu, kendisini Arapgir'e yöneltti.

Şeyhe bağlanmak amacıyla Arapgir'e giderken kaynayan aşk ve sevginin etkisiyle güçsüz kalmış ve içtenlikle “İmdât imdât ey Ğavs-i A’zam (Büyük Yar­dımcı) diyerek Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinden yandım istemiş, ansızın görünen iki korkunç kurt kendisine doğru gelip ayaklarına yüzlerini sürerek hal diliy­le birtakım hareketler yapmışlar ve kendisinin, yüce bir makama ulaşacağını hal diliyle anlatıp gitmişlerdir.

(devamı yarın..)