KASTEN TERK EDİLEN İBADETLERİN KAZASI GEREKMEZ (2)
Pazar, 03 Kasım 2019 00:00

KASTEN TERK EDİLEN İBADETLERİN KAZASI GEREKMEZ (2)

(...dünden devam)

Nasıl yıllarca yıkanmayan insanın, daha sonra yıkanmayı âdet edinip temizliğe başlayınca eski yıkanmamalarını kaza etmesi mümkün değilse, uzun yıllar kasten yapılmayan ibadetlerin de kazası gerçekte mümkün değildir. Kaza diye yapılan, aslında şimdiki halde bir ruh temizlemesidir. Eski hatâ ve kusurlara tevbe edip bundan sonra ibadetine devam etmelidir.

Küfür diyarında Müslüman olup da farz olduğunu bilmediği için namaz kılmayan kimse, bunu öğrendikten sonra kılmadıklarını kaza etmez. Bayılmış olan kimsenin de baygın iken kaçırdığını; delirenin, delilik halinde kılmadıklarını ayıldığı zaman kaza etmesi lâzım gelmez, îmâ ile dahi kılmaya gücü yetmeyecek derecede hasta olan insan da kaçırdığı namazlar bir gün ve gecenin namazlarından fazla ise bunları kaza etmez (Fetâvây-i Hindiyye).

Öyle ise 30–40 yıl namaz kılmamış insan namaza başladığı takdirde yeniden İslâm’a girmiş insan gibi eski namazlarını ve ibadetlerini kaza etmekle uğraşmaz. Yapacağı iş, gönülden tevbe edip bir daha ibadetlerini aksatmamasıdır.

Bu insan, inançlı insandır ama İslâm’ı uygulamamıştır. Yani mü’min ise de Müslim (pratik olarak İslâm’ı uygulayan) değildir. Kasten namaz kılmayan kimse, Kur’ân’a göre gerçek Müslüman sayılmaz. Bu sözüm bazı insanları çok tedirgin ediyor nedense. Aslında bu tedirginlikş kavramların kavranmamasından veya iyi bilinmemesinden kaynaklanıyor. İman başka, İslâm başkadır. İman, Allah’a ve Peygamber’in söylediklerinin doğruluğuna inanmaktır. İslâm ise inancının gereklerini yerine getirmek, yani dinin emir ve yasaklarını uygulamaktır. Müslim, Allah’a teslim olan, O’un emir­lerine uyan, inancının gereklerini uygulayan kimse demektir. Bu bakımdan her Müslüman aynı zamanda mü’mindir ama her mü’min, aynı zamanda Müslim (Müslüman) olmayabilir. İşte inandığı halde inancının gereklerini yerine getirmeyen, namaz kılmayan, oruç tutmayan ve benzeri şeyleri yapmayan insan mü’min olabilir ama uygulama açısından Müslim değildir. Bu, kâfir, inançsız anlamına gelmez. Dinin emirlerini yerine getirmeyen, pratiği olmayan anla­mındadır. Musallî, namaz kılan insan demektir. Müslim (Müslüman) de dinin emirlerini uygulayan insandır. İşte özürsüz olarak yıllarca namazını kılmayan insan, mü’min ise de uygulama açısından Müslim (Müslüman) sayılmaz. Şimdi bu insan, namaza başlayınca işte o zaman hem mü’min, hem de Müslim (Müslüman) olur.

İmdi nasıl yeni Müslüman olan kimseden geçmişteki ibadet­lerinin kazası istenmezse, 35 yahut 50 yaşında namaza başlayan kimseden de geçmişteki namaz ve ibadetlerinin kazası istenmez. O kişinin Allah’tan af dilemesi gerekir.

***