SABIR (4)
Çarşamba, 16 Ekim 2019 00:00

SABIR (4)

(...dünden devam)

Dünyâ, bir sınav yurdudur. Zaten Mülk Sûresi’nde ifade buyurul­duğu üzere yüce Allah, ölümü ve hayâtı, insanları sınaya sınaya olgunlaştırmak için yaratmıştır. İnsanların, malları ve canları konusunda sınanacakları, bazı âyetlerde açıklanmıştır. Gerektiği zaman malını veya canını Allah yolunda fedâ etmeyen, sınavını başaramaz. Allah’ın buyruğunun egemen olması için inananların daima cihâdetmeleri (çaba harcamaları), bu uğurda mallarını ve canlarını fedâ etmekten çekinmemeleri gerekir. Allah’ın dininin yayılması için yapılan mücadelede müslümanlar, hem puta tapan, maddeci insanlardan, hem de Kitâb ehlinden birçok incitici söz, olumsuz, kırıcı propaganda işitecekler, birçok işkence de göreceklerdir. Ama mü’minler, sabrettikleri, günâhlardan korundukları, Allah’ın buyruklarına uydukları takdirde eninde sonunda zafere ulaşacaklardır. Bu ulvî dâvâ sabır ister, fedâkârlık ister, hattâ kurban ister. Her şeyi göze alıp hak dâvâyı canla başla savunanlar zafere ulaşırlar. Bunlar, yapılması gereken önemli işlerdir.

Sabır (الصَّبْر) Sabır, dilde tutmak, el çekmek demektir. “Falan kişi, sabren öldürüldü”demek, tutuklandı, bir süre sonra öldürüldü, demektir. Asıl bu mânâ için konulan sabır, etkileyici, üzücü bir olay karşısında kendine hâkim olmak, kızgın davranışlara girmemek; dili şikâyetten, uzuvları yanlış hareketlerden korumaktır. Kur'ân-ı Kerîm'de takriben doksan yerde zikredilmiş olan sabır, ümmetin icmâıyla farz olup îmânın yarısıdır. Çünkü îmânın yarısı sabır, yarısı şükürdür. "Ey inananlar, sabır ve namazla (Allah'tan) yardım dileyin. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara: 92/153) âyetleriyle sabrı emreden Allah, ”Ey inananlar, sabredin, direnin, savaşa hazırlıklı, uyanık bulunun.” (Âl-i İmrân: 94/200), ”Sabredenleri doğru olanları, huzurunda gönülden boyun büküp dîvân duranları, Allah için mallarım harcayanları ve seherlerde istiğfâr edenleri (Allah görmektedir)!” (Âl-i İmrân: 94/117) âyetleri ve benzerleriyle sabredenleri övmekte: “Allah sabredenlerle beraber dir.” (Âl-i İmrân: 94/146)ve benzeri âyetlerle sabredenleri sevdigini, onlarla beraber olduğunı bildirmekte; “Sabrederseniz, bu, sabredenler için daha hayırlıdır”( Nahl: 70/126), “Sabretmeniz ise sizin için daha iyidir.” (Nisâ: 98/25) âyetleri ve benzerleriyle sabrın, hayırlı sonuçlar vereceğini; “O halde sen de azim sâhibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret, o(nankör)ler için acele etme...” (Ahkaf: 66/35), “Fakat kim sabreder, affederse şüphesiz bu, çok önemli işlerdendir!” (Şûrâ: 62/43) âyetleriyle sabrın, büyük irâde sahibi peygamberlerin yaptığı büyük bir iş oldugunu açıklamakta; “Biz, sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz” (Nahl: 70/96), “Sabredenlere, mükâfâtları hesapsız ödenecektir.” (Zümer: 59/10) gibi âyetlerle sabredenlerin, en güzel biçimde ödüllendirileceklerini müjdelemekte; “Sabredenleri müjdele” (Bakara: 92/155) âyetiyle başına gelen olaylara sabredenleri müjdele­mesini Elçisi’ne emretmekte; “Evet sabreder, korunursanız, onlar hemen şu dakîkada üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım eder” (Âl-i İmrân: 94/125 ) âyetiyle sabredenlere zafer garantisi ver­mekte; “Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: 'Sabretmenize karşılık selâm size!' (derler)” (Ra‘d: 87/24) âyetiyle sabredenlerin, âhirette de büyük derecelere ereceklerini duyurmaktadır.

(devamı yarın..)