SABIR (1)
Pazar, 13 Ekim 2019 00:00

SABIR (1)

وَالْعَصْرِ (١) اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ (٢) اِلاَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ (٣): 1- Asra andolsun ki, 2- İnsan ziyandadır. 3- Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler ziyânda değillerdir. (Asr: 13/1-3)

Asr: 13/1-3. âyetlerde bütün insanların ziyanda oldukları, yalnız inanıp yararlı işler yapan, birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenlerin ziyanda olmadıkları, asra yemîn edilerek vurgulanmaktadır.

وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى اِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّى يَحْكُمَ اللهُ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ: Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir. (Yûnus: 51/109),

فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللهِ حَقٌّ وَلاَ يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لاَ يُوقِنُونَ: Sabret, Allah'ın va'di haktır, (mutlaka yerine gelecektir). İnanmayanlar seni telâşa düşürmesin. (Rûm: 84/60) âyetlerinde Peygamber(s.a.v.)e hitaben, hâkimlerin en iyisi olan Allah, sonucu belirleyinceye kadar sabretmesi, Allah’ın, zafer va‘dinin kesin olduğu; inanmayanların davranışının kendisini yıldırmaması emredilmektedir.

وَلاَ يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لاَ يُوقِنُونَ: İnanmayanlar seni hafif yapmasınlar”: yani onların davranışları seni telâşa düşürmesin. Her şeyi ihtiyatla ve ağırbaşlılıkla yap. Hiç acele etme, demektir.

Son âyet, hicretten önceki günlerde müşriklerin, Peygamber ve ashâbını iyice tedirgin etmekte olduklarını gösterir.

فَاصْبِرْكَمَا صَبَرَ اُولُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلاَ تَسْتَعْجِلْ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوآ اِلاَّ سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ بَلاَغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلاَّ الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ : O halde sen de, azimli, (ve kararlı) elçilerin sabrettikleri gibi sabret. O(nankör)ler için acele etme; onlar, tehdîdedildikleri azâbı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir sâ‘ati kadar yaşamış gibi olurlar. (Bu,) Bir duyurudur. Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helâk edilecektir? (Ahkāf: 66/35)

Ahkaf: 66/35. âyette de Peygamber (s.a.v.) tesellî ediliyor. Kavminin kendisini yalanlamasından bunalıp da hemen onların cezâlandırılmasını istememesi, azim ve irâde sahibi elçiler gibi sabretmesi, yakında o yalanlayanların azâbı görecekleri ve onu gördükleri zaman da dünyâda sanki bir an, bir sâ‘at yaşamış gibi olacakları, yaşadıkları o koca ömrün kendilerine bir an gibi kısa geleceği; bu anlatılanların bir duyuru olduğu; Allah’ın, fâsıkları helâk edeceği bildiriliyor.

(devamı yarın..)