Kalbimize gelen kötü düşünceler
Cuma, 10 Şubat 2012 00:00

Kalbimize gelen kötü düşünceler

Sayın Hocam,

“Ebu Hüreyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Allah Teala, ümmetimin söylemedikleri veya yapmadıkları müddetçe içlerinden geçirdikleri kötülükleri bağışlamıştır" buyurdu. Müslim, İman 201 (l, 116” şeklinde bazen sahih olup olmadığını bilmediğimiz hadislere rastlıyoruz. Sizce biz insanlar, içimizden geçen-kalbimize gelen kötülük/kötü düşüncelerden vs. bunları uygulamaya sokmadığımız zaman sorumlu muyuz? Bu duruma işaret eden bir ayet var mı? Saygılarımla.

Cevap: "Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah’ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allâh sizi onunla hesaba çeker; dilediğini bağışlar, dilediğine azâbeder. Allah, her şeye kadirdir." (Bakara: 284)

Bakara Suresinin 284. âyetinde Allah'ın, insanın kalbine gelen düşünceleri bildiği, lakin bunların kimini bağışlayacağı, kimini de cezalandıracağı belirtilir.

İnsanın kalbine çeşitli düşünceler gelebilir. Bu doğal bir şeydir. İçinden geçen bütün düşünce-lerden insanın sorumlu tutulması, ona gücünün üstünde teklif yükletilmesi demektir. Hâlbuki Allah, insana gücünün üstünde teklif yüklemeyeceğini, bu sûrenin son âyetinde açıklamıştır. O halde insan, hangi düşüncesinden ötürü sorumlu tutulur? Kur'ân'ın içeriğinden anlaşılan şudur:

İnsan, istemeyerek aklına gelen düşünce ve vesveselerden değil, kesinlikle yapmağa karar ver­diği kötü düşüncelerden sorumlu olur. Bu husus: Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalb­lerinizin bile bile yaptığında (günah vardır)." (Ahzâb Sûresi: 5.) “Allah, sizi yaptığınız kasıtsız yemin­lerinizden sorumlu tutmaz, fakat kalblerinizin kazandığı(bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar." (Bakara Sûresi: 225) âyetlerinden de anlaşılmaktadır.

İnsanı sorumluluğa düşüren, kesinlikle yapmağa karar verdiği, geldiği zaman içinden söküp atmağa çalışmadığı kin, haset, başkaları hakkında kötü zanda bulunma gibi kötü düşüncelerdir. Böyle düşünceler kalbde kaldıkça insan ruhunu karartır. İnsan, ruhunu temizlemekle yükümlüdür. İbadetten gaye de ruhu kötü düşüncelerden arıtmaktır. Ancak temizlenen ruh Allah'a yakınlık kazanır.

Müfessirlerden bazılarına göre kalbde kalan düşünceleri fii'len işlemedikçe insan sorumlu olmaz. Yapmadığı sürece insanın, düşüncelerinden sorumlu olmayacağı hakkında hadîsler de vardır. Fakat bu hadîslerin amacı, insanın içine gelen kötü düşünceleri atmaya teşviktir, kastedilen, henüz yapmağa kesin karar vermediği düşüncelerdir. Yoksa bunlar, kalb eylemlerine sorumluluk gelmeyeceği anlamını taşımaz. Zira Allah, dıştan çok insanın içine bakar. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; fakat kalblerinize ve amellerinize bakar." (Müslim, Birr, 32; İbn Mâce, Zühd, 9; İbn Hanbel, 2/285, 539) buyurmuştur.

İmam Fahru'd-dîn Râzî diyor ki: "En çok sorumluluk, kalb eylemlerine gelir. Küfür ve iman kalb işidir. İnsan, kalbinde taşıdığı küfürden dolayı en büyük cezaya çarptırılır. Yapılan ibadetler, eğer niyete, içteki düşüncelere bağlı değilse onlara mükâfat veya cezâ verilmez. Uyuyan kimse, yaptığı hareketlerden sorumlu olmadığı gibi, ikrah ile inkâr da insanı sorumluluğa düşürmez.” (Aynı yer. )

Diğer bir görüşe göre Allah, kalbdeki düşüncelerden dolayı insanı sorumlu tutar, cezalandırır ama kalbî düşüncelere verilecek cezâ uhrevî değil, dünyevîdir. Allah, dünyada içine gam ve keder vermek suretiyle o adamı cezalandırır.

İbn Abbâs'ın sözüne dayalı olan diğer bir görüşe göre de Allah'ın muhasebesi başka, muâhezesi başkadır. Allah, her hesaba çektiğini cezalandırmaz. Hesaba çektiklerinden kimini affeder, kimini cezalandırır.

Âyetin amacı, kalbe gelen her düşünceden insanın cezalandırılacağını belirtmek değildir. Çünkü insanın, kalbine tamamen sahib olması, istediği düşünceyi bırakması, istediğinin kalbe gelmesini önlemesi elinde olan bir şey değildir. Allah, insana, gücünün üstünde bir şey buyurmaz. Âyet şunu anlatmaktadır: Allah insanın içinden geçen bütün düşünceleri bilir, sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azâp eder. İşte bağışlanacak düşünceler, insanın elinde olmadan kalbine gelen düşünce ve vesveselerdir.

Ama azimle, insanın içinde taşıdığı, fırsat bulduğu zaman uygulamağa kararlı olduğu düşüncelerdir ki insanı sorumlu kılar: Allah lağv ile yaptığınız yeminlerinizden ötürü sizi cezalandırmaz fakat kalblerinizin kazandığı şeylerden ötürü sizi cezalandırır." (Bakara Sûresi: 225) âyeti, kalbin kazandığı yeminlerden insanı sorumlu tutacağını bildirmektedir. Kalbin yemîni kazanması, yemîne karar vermesi demektir ki bu, düşünceden ibarettir. Zaten kasıtsız, bilinçsiz yapılan işlerden insan hiç sorumlu olmaz, ne sevap alır, ne günah kazanır.

Sorumlu amellerin temeli, gönül işi olan niyettir. “Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptığı işten sorumludur." (İsrâ Sûresi 36) âyeti kulak ve göz ile birlikte kalbin de yapılan işlerden sorumlu olduğunu vurgulamaktadır. İnananlar içinde edepsizliğin yayılmasını isteyenler için dünyâda da, âhirette de acı bir azâp vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nûr Sûresi: 19) âyeti de çirkin sözlerin yayılmasını sevenlerin, dünyâda ve âhirette acı azâba uğrayacaklarını bildiriyor ve Allah'ın, bu tür insanların gönüllerindeki niyeti, maksadı bildiğini vurguluyor.

Çirkin sözleri, edepsizliği yaymayı sevmek, bir gönül işidir, düşüncedir. İşte kişinin gönlündeki bu düşünceyi bilen Allah, bu kararlı düşünce sahibini cezalandırır. Ama bu düşünce, kasıtsız, gelip geçici bir hâtıra, bir vesvese değil, eyleme dönüşecek bir karardır. İşte bundan ötürü Allah o kimseyi cezalandırmaktadır.

Hâsılı insan, kalbine gelen kötü düşüncelerle mücâdele edip onları atmaya çalışmalıdır. Bu çabasından ötürü de ayrıca sevap alır. Buhârî'de bulunan bir hadîse göre "Bir kimse bir kötülük yapmak ister de onu yapmazsa (yani bu düşüncesini uygulamaz, içinden atarsa) ona bir iyilik yapmış gibi sevap yazılır.'' (Buhârî, Rikâk, 31)

İnsan kalbine gelen vesveseleri sürmeğe çalışmazsa o düşünceler kalbi istîlâ edip sonunda insanı kötü işlere sürükler. Vücudu hareket ettiren ruhtur, düşüncedir. Bundan dolayıdır ki Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "Dikkat edin; kalbde bir et parçası vardır ki o düzeldi mi bütün vücut düzelir, o bozuldu mu bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o kalbdir!'' (Buhârî, İmân, 39; Müslim, Müsâkât 107; İbn Mâce, Fiten 14; Dârimî, Buyû, 1.) buyurmuştur.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş