Yanılan kim acaba? *** Cuma namazı
Çarşamba, 08 Şubat 2012 00:00

Yanılan kim acaba?

Sevgili ve Aziz Hocam

Bir sosyal paylaşım sitesinde "Ankara Okulu" isminde bir grup var genelde ilahiyatçıların üye olduğu bir grup. Yazılarınızı okuduktan sonra zaman zaman orada paylaşıyorum. Geçenlerde Yıkamanın mı Meshin mi farz olduğu meselesiyle ilgili yazınıza Mustafa Öztürk isimli bir ilahiyatçı söyle bir şeyler yazmış, onu size göndermek istedim:

"Sevgili Kays, sorduğunuz soruya cevap olarak Süleyman Ateş'in tefsirinden naklettiğiniz çeviri metinde çok ciddi bir tercüme hatası var. Anladığım kadarıyla Süleyman Ateş Hoca, Kasımî'nin vela yahfa enne zahira'l-âyeti sarihun fi enne vacibehüma el-mesh ibaresindeki hüma zamirini iki kıraate hamletmiş ve dolayısıyla ibareye "nasb ve cer şeklindeki iki kıraatin de ayakları mesh etmenin farz olduğunu gösterir" gibi bir mana vermiştir. Oysa nasb kıraatinden ayakları mesh değil, yıkama hükmü çıkmaktadır. Söz konusu zamir, iki, kıraate değil, iki ayağa racidir. Zaten Kasımî'nin iki cümle sonrasındaki ve-îsaru ğaslihima ifadesi" de zamirin ayaklara gittiğini göstermektedir. Bu son ibareti "iki kıraati yıkamak" diye çevrilmeyeceği izahtan vareste olsa gerektir."

Sevgiyle ellerinizden öperim Hocam. Kays

Cevap: Kanaatime göre hata Mustafa Öztürk'ün, nasb kıraatinden de ayakların meshedileceği anlamı çıkacağına, dikkat etmemesinden kaynaklanmaktadır. Zira erculikum kelimesi nasb ile de okunsa kendinden önceki bi-ruûsikum tümlecinin mahalline atfedilmiş (bağlanmış) olur. Bi-ruûsikum'da ba cer harfi zâidedir. Sadece vurgu için getirilmiştir. Ba'yı kaldırsanız mana yine tamamdır. Araplar çoğu kez vurgu için tümleçlerin başına ba getirirler. Ba'yı kaldırınca ruûsikum tümleci mansub (üstün) olur. Vamsahû ruûsekum (başlarınızı meshediniz).

Yani ruûs, mef'ûl (tümleç) olarak nasb yerindedir. Tümleçler mansub olur. İşte ruûsikum'un lafzına değil de mahalline (bulunduğu yere) atfen erculekum okunması da manada bir değişiklik yapmaz. Yine başlarınızı ve ayaklarınızı meshediniz, anlamı çıkar. Bu kırâate göre de ayaklarınızı yıkayın anlamı verenler çoğunlukta değil, azınlıktadır. Hz. Hüseyin ve Hasan-i Basri gibi birçok sahabi ve tabii âyete bu anlamı vermişlerdir. Dileyen el-Keşf an-Vucûhi'l-Kırâat adlı kitaba bakabilir.

 

Cuma Namazı

Kıymetli Hocam, Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Cuma namazını nasıl kılardı? Ayrıntılı bilgi verebilir misiniz? Allah'a emanet olunuz.

Cevap: Efendimizin Cuma namazını nasıl kıldığı, İlmihal kitaplarında açıklanmıştır. İsterseniz "Yeni İslâm İlmihali" kitabımıza bakabilirsiniz. Cumanın iki rüknü vardır. Hutbe ve namaz. Efendimiz zamanında namazdan önce veya hutbeden hemen önce bir ezan okunurdu. Efendimiz hutbe için yapılan üç basamaklı bir kütük üzerine çıkar, Allah'a hamd ile başlar, öğütler verir, âhireti hatırlatır, toplumsal gelişmelere temas eder, biraz oturur, ikinci hutbeyi (konuşmayı) yapar, ikinci konuşması, birincisinden biraz daha kısa olurdu. Hutbe ezanından ayrı olarak bir dış ezan okunmazdı. Bu dış ezan, Hz. Osman zamanında uygulanmaya başladı.

Fıkıh kitapları, Peygamberimizin, önce hutbe okuduğu, ardından iki rek'at namaz kıldığı üzerinde oybirliği içindedirler. Ancak Cum'a Suresinin son âyetinden, Efendimizin önce namaz kılıp ardından konuşma yaptığı anlaşılır. Çünkü Peygamberimiz, konuşmasını yaparken Medine'ye giren ticaret kervanının sesini duyan kimseler Peygamber'in konuşmasını bırakıp kervana koşmuşlardır. Sadece 12 erkek ile bir kadın kalmıştır. Gidenler herhalde Cuma namazını kılmadan gitmezlerdi. Gerçeği Allah bilir.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş