HZ. PEYGAMBER YAZI BİLMEZ MİYDİ? (3)
Perşembe, 27 Haziran 2019 00:00

HZ. PEYGAMBER YAZI BİLMEZ MİYDİ? (3)

(...dünden devam)

Ayrıca âyette, “Bundan önce bir Kitap okumuyordun ve onu elinle yazmıyordun” denilmektedir. Bu ifadeden, bundan sonra, yani kendisine vahiy gelmeğe başladıktan sonra da hiç yazı yazmadığı anlamı çıkmaz.

Hz. Peygamber’in, son derece zekî bir insan olduğu, pey­gamber­liğinden önce iki kez ticaret için Suriye’ye gittiği bilin­mek­tedir. Elbette ticaret yapan bir kimsenin az çok hesap bilmesi, verdiklerini, aldıklarını hesaplayıp yazması gereklidir. Hiç yazı ve rakam bilmeyenin, koca ticaret kervanını yönetmesi pek mantıklı değildir. Hele vahiy almağa başladıktan sonra vahyin korunmasında yazının değerini gayet iyi bilen ve vahiylerin hemen yazıya geçiril­mesini emreden Peygamber’in, hiç değilse yazılanları kontrol ede­bilmek üzere bir parça yazı öğrenmiş olması da bizce doğaldır.

Biz sanıyoruz ki Peygamber Aleyhisselâm, en az bazı arka­daşları ve vahiy kâtipleri kadar yazı biliyordu ve yazdırdıklarını kendisi de kon­t­rol edip, bir nüshasını evinde saklıyordu.

“İnkâr edenler ‘Bu (Kur’ân), yalandan başka bir şey değildir. (Muhammed) Onu uydurdu, başka bir topluluk da kendisine yardım etti’ dediler ve kesin bir haksızlığa ve iftirâya vardılar. Dediler: ‘Evvelkilerin masalları, onları yazmış, sabah akşam onlar kendisine imlâ (dikte) edi­li­yor’.” (Furkan: 42/4-5) âyetlerinden de Hz. Peygamber’in yazı bildiği anlaşılır.

Müşriklere göre Kur’ân, Allah’ın sözü veya meleğin vahyi değil, Hz. Muham­med’e başkaları tarafından yazdırılan, dikte et­tirilen, ken­di­sinin yazdığı veya yazdırdığı, yahut başkalarından der­lediği sözler­den iba­rettir. Bu sözler, öncekilerin üstûreleri, yani satır satır yazdıkları destan ve öykülerdir.

Böyle söyleyenlere cevaben Kur’ân’ın, göklerdeki ve yerdeki gizleri bilen, çok bağışlayan, esirgeyen Allah tarafından indirildiği vurgulanıyor.

Müşrik liderler, Kur’ân’ın, Hz. Mu­ham­med’e imlâ edildiğini yani yazdırıldığını ve kendisinin de “İktetebehâ: on­ları yazdı”ğını iddiâ ettiklerine göre Hz. Muham­med’in yazı bildiğine inanmış olmaları gerekir. Bu kelimeleri yoruma tabi tutmadan kendi an­lamla­rında kullanırsak direkt anlam budur. Bu takdirde Hz. Muham­med’in, hiç okuma, yazma bilmediği savı, pek doğru görünmemektedir. Onun üm­mîlik vasfını, okur yazar olmadığı şeklinde açıklamakla âyetin keli­meleri yorumlara tabi tutularak bunlara asıl anlamları dışında anlamlar yüklen­miştir. Oysa Âlûsî’nin belirttiği gibi âyetteki "iktetebehâ" kelimesinin asıl anlamı yazdı veya yaz­­­mak istedi; “tumlâ aleyhi”nin asıl anlamı da ona yazdırılıyor, demektir. Ya­ni Muhammed’in yazmak istediği bu Kur’ân sözleri, sabah akşam ken­disine yazdırılıyor, demektir.

(devamı yarın..)