UYDURMA RİVAYETLER (1)
Pazartesi, 17 Haziran 2019 00:00

UYDURMA RİVAYETLER (1)

Hz Muhammed'in Türkleri yerer tarzdaki hadisleri doğru mu? ... 

Cevap: Bu tür rivayetlerin hepsi uydurmadır. Bunların nasıl uydurma olduğunu öğrenmek istiyorsanız "Gerçek Din Bu" adlı kitabımı okuyunuz. Hz. Peygamber, Türklerin varlığından bile haberdar değildi. Türklerle hiçbir alışverişi olmamıştır ki böyle bir şey söylesin. Bu tür hadisler, Abbasi döneminin ortalarında Türklerin, vezir olması, yönetimi ele geçirmesi, orduyu ele geçirmesi üzerine otoritesini kaybeden Arap ırkçıları tarafından, Türklere karşı bir kamuoyu oluşturmak üzere üretilip yayılmış ve maalesef rivayetleri toplayan kişiler tarafından da Hadis literatürüne geçirilmiştir. Bir hadisin gerçek hadis olması için rivayet zincirinin sağlam olması yetmez. İçeriğinin Kur'ân mesajına uyması gerekir. Bu sözler Kur'ân'a ve Peygamberimizin, ırkçılığa karşı olan genel düşünce ve prensiplerine aykırıdır. Âlemlere rahmet olan Peygamber ne diye herhangi bir milletin öldürülmesini emretsin? Bu uydurmalar yanında İstanbul'un Türkler tarafından fethedileceğini söyleyen hadisler de vardır ki bunlar da uydurmadır. Çünkü geleceği Allah'tan başka kimse bilmez.

BARIŞ PEYGAMBERİNİ TERÖRİST KILIĞINDA GÖSTEREN KÜSTAHLAR!

Din özgürlüğünden, laiklikten yana görünürler ama 1.5 milyar Müslüman’ın en kutsal değerine, Rahmet ve Barış Peygamberine dil uzatmaktan çekinmezler. Biz hiçbir Peygamber’e saygısız bir harekette bulunmayız. Çünkü Kitabımız, Peygamberimiz bize bunu emretmiştir.

Geçenlerde bir yazımda Tevrat’a kastî değil, fakat zaman içerisinde bazı kasıtsız değişimlerin girdiğini, asıl tahrifin onun yorumunda yapıldığını yazmıştım da bazı ukala kişilerden saygısız sa­taşmalar almıştım. Diyorlardı ki “siz onların Kitabının tahrif edil­diğini söylüyorsunuz. Ya onlar da Kur’ân için aynı şeyi söyleseler ne olur?”

Bakın gerekçeye! Zaten adamlar söylüyorlar, hem de nasıl?! Tahriften öte Barış Peygamberini terörist kılığında gösterme cesaretinde bulunuyorlar da bir resmî yetkilileri kalkıp da Müslümanlardan özür dilemiyor.

Bunlar, bilim adamı gibi görünürler ama din konularında pekala bağnazdırlar. Hâlâ Hz. Peygamber’i bilmezler, tarihi gerçekleri çarpıtırlar, Müslümanları müşrik gösterirler.

Hiç unutmam, 1979 yılında Almanya’da Ruhr Üniversitesine yakın olan Querenburg kentinde kiracı olduğum evin sahibesi yaşlı kadın bana: “Siz Allah’a inanıyor musunuz?” diye sormuştu. Demek ki papazlar halka, Müslümanların Allah’a inanmayan Ung­lau­bigen (kâfir) insanlar olduklarını anlatmışlar ve bu, halkın kafasında sabit bir inanç haline gelmiş.

Şimdi de kalktılar, İslâm Peygamberiyle alay etmeğe başladılar. İslâm Peygamber’i insanlara kavgayı değil, barışı getirmiştir. Zaten İslâm’ın bir adı da barış, barışa girmek demektir. Kur’ân, in­sanlara hep birlikte barış içine girmeyi, kavga etmemeyi, düşmanlıktan uzak durmayı emreder. “Eğer düşmanlarınız barışa yanaşırsa sen de barış içine gir” buyurur. Kendi halinde iyi niyetli Kitap ehline iyilik etmeyi, haksız yere kimseye saldırmamayı emreder, Allah’ın, saldırganları sevmediğini vurgular.

(devamı yarın..)