TUTUKLU VE SERBEST RUHLAR (2)
Çarşamba, 20 Mart 2019 00:00

TUTUKLU VE SERBEST RUHLAR (2)

(...dünden devam)

Ama –Allah göstermesin– üçüncü gruptan ise o da 46/41-56’ncı âyetlerde durumları açıklanan Kitabı solundan verilmiş olanlarla birlikte cehennem azâbı içindedir: “41- Solun adamları (eylem tutanakları sol tarafından verilenler), nedir o solcular! 42- (Onlar) Delikçiklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, 43- Kara dumandan bir gölge altında, 44- Ki ne serindir, ne faydalı. 45- Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı. 46- Büyük günâhı işlemekte ısrar ediyorlardı. 47- Ve diyorlardı ki: ‘Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz? 48- Önceki atalarımız da mı?’ 49- De ki: ‘Öncekiler de sonrakiler de. 50- Belli bir günün buluşma vakti için mutlaka toplanacaklardır. 51- Sonra siz de, ey sapık yalanlayıcılar (o zaman toplanacaksınız). 52- (Suçlular) Mutlaka bir Zakkum ağacından yiyecekler, 53- Onunla karınları(nı) dolduracaklar, 54- Üzerine de kaynar su içeceklerdir. 55- Susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceklerdir! 56- İşte cezâ gününde onların ağırlanışı böyledir.’”

İşte çıkan her can, bu üç zümreden birine katılır. Hiç kimse onun sonucunu değiştiremez, onu bedenine geri döndüremez. Artık o, ölümle birlikte kendi irâdesinden çıkıp Allah’ın irâdesine girmektedir. Onun için Allah ona, kendi çevresindeki insanlardan çok daha yakındır ama insanlar O’nu göremezler.

95-96’ncı âyetlerde de bu sonucun, kesin gerçek olduğu vurgulanıyor ve Peygamber(s.a.v.)e, Rabbinin adını tesbîh etmesi, yani O’nu, kâfirlerin yakışıksız düşüncelerinden temizlemesi, şânının yüceliğini anması emrediliyor.

Kanâatimize göre ruhun Yüce Dîvân’da hesap vermesi, ölümle başlar. Nitekim bir hadiste de Hz. Peygamber’in: “Ölüm kıyâmettir, ölen kimsenin kıyâmeti kopmuştur” dediği rivayet edilmektedir. Kâfirin zincirlere vurulup azâba atılması, mü’minin de okşanarak güzel kullar arasına katılıp cennete sokulması da ölümün ardından olur. Rûh bedenden ayrıldıktan sonra elbette yok olmaz. Çünkü rûh, hulûd (süreklilik) için yaratılmıştır. Ölmediğine göre milyonlarca yıl âtıl kalacak değildir. Kişinin ruhunun ölümden sonra hesap vereceği, ya cennet nîmetlerine veya cehennem azaplarına gönderileceği konusunda âyetler olduğu gibi, sahîh hadîsler de vardır.

Esasen ölüm, her canın, bedenini bırakıp kalkması, Rabbinin huzurunda durmasıdır. Zaten kıyâmet ayağa kalkmak, durmak demektir ki burada kıyâmet ile, Allah’ın dîvânında durup hesap vermek kastedilmiştir. Biz bu sözlerle asıl ruhların bedenlere sokulup bedenlerin kaldırılışı demek olan büyük kıyâmeti inkâr etmiyoruz. O da umumî kıyâmettir. Onun zamanını Allah’tan başka kimse bilmez. Ama fert fert her insan için daha önemli olan, herkesin kendi kıyâmetidir. Yani bedenden ayrılan ruhunun, Allah’ın Dîvânında durup hesap vermesidir ki bu da ölümle başlar. Rûh bedenden ayrılıp nîmet veya azap içine gider. Beden ise çözülerek elemanlarına ayrılır ve temel elemanları olan toprak maddelerine karışır. Fertler için kıyâmet ölüm ile başladığından bu hitâbın, ölüm sırasında olması, kıyâmette olacağına aykırı değildir. Ölüm ile âhiret âlemi başlar. Rûh Rabbine gider, O’nun huzurunda durur, hesabını verir: Ya kolay veya güç.

Hesabın ve azabın veya cennetin ölümle başladığını Firavun’nun durumunu anlatan şu âyet de gösterir: 45- Allâh Musâ’yı, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu ve Firavun âilesini, azâbın en kötüsü kuşattı :46- Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyâmet koptuğu gün de: ‘Firavun âilesini azâbın en çetinine sokun!’ (denilir).” (Mü’min: 45-46)

Daha çok ayrıntı için “İnsan ve İnsan Üstü Varlıklar" veya “Gö­rünmez Alemin İzleri” adlı eserime bakınız.

***