Uydurmalarla bölücülüğe devam

Uydurmalarla bölücülüğe devam

SAHABELER (sahabeler değil, sahabiler)

Saygıdeğer hocam meraba benim size bir kaç sorum olucak hocam bilindiği üzere İslam da Şii ve Sünni olarak ayrılmalar meydana gelmiştir her iki fırkanın da kaynaklarına baktığımda herkesin kendisini savunduğu ortaya çıkıyor ama bu araştırmamda benim gözüme çarpan en önemli olay ise hocam Şii kaynaklarında olan bir çok şeyin ehli sünnet kaynaklarında da olduğunu fark ettim. Ama aynı şey Şii kaynakları için geçerli olmadığını da gördüm meselâ Şii ve Sünni araştırmamda en bariz göze çarpan kısım sahabeler kısmı ve halifelik ile ilgili kısımlar. Ben de baktım ki en büyük konular sıkıntılar bu konuda meydana geldiğinden araştırmalarıma bu konuda ağırlık verdim.

Hocam şimdi birkaç sorum olacak bu konularda:

1. Sorum hocam her iki fırkanın da kaynaklarına baktığımda GADİR-İ HUM MESELESİ'ne GENİŞ OLARAK YER VERİLMEKTEDİR.

Şii ve Sünni birçok âlim ve tarihçilerin rivayet ettiğine göre 70,000 kişi, imam Sa’lebi (tefsirinde) ve Sibt bin Cevzi’ye (Tezkiret’u Havass’il- Ümme fi Ma’rifet’il- Eimme’de) göre ise Gadir-i Hum’da 120,000 sahabe hazır bulunmuştur.

Peygamber-i Ekrem (s.a.v) minbere çıkarak oldukça uzun bir hutbe okudu. Bu hutbenin çoğu yerinde Hz. Ali (a.s)’ı övdü, Hz. Ali (a.s) hakkında inen ayetleri okudu. Oradaki Müslümanların dikkatini Hz. Ali (a.s)’ın yüce makamına çekti ve şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Ben size kendi nefsinizden daha evla değil miyim?”

Onlar; “Evet, evlasın” dediler.

Bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.”

Sonra ellerini kaldırarak şöyle dua etti:

“Allah’ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak.”

Daha sonra bir çadır kurmalarını emretti, Ali’ye de o çadırda oturmasını söyledi. Orada hazır bulunan bütün ümmete şöyle buyurdular:

“Gidin Ali’ye biat edin; zira ben Allah-u Teala tarafından sizden Ali için biat almakla görevlendim.”

O gün Ali’ye ilk biat eden, Ömer, sonra Ebubekir, sonra Osman, sonra Talha, sonra Zübeyr idi. Orada tam üç gün boyunca Ali’ye biat ettiler.

Okurum bu rivayete dair birçok kaynak sıraladıktan sonra. İbn Hacer el-Mekkînin de Savâik adlı kitabının 1. Bab, 25. Sayfasına atıfta bulunuyor. Daha sonra yine birbirinden aktarma bazı rivayet eserlerini anıyor. Ve sonra soruyor:

HOCAM BU KADAR KAYNAĞA RAĞMEN NASIL OLUR DA EHLİ SÜNNET ALİMLERİ HALA BU KONU HAKKINDA Şİİ ALİMLERİYLE ANLAŞAMIYORLAR?

2. SORUM İSE HOCAM:

PEYGAMBER EFENDİMİZİN VASİYETİNİN ENGELLENMESİ HUSUSU ORADA BULUNAN HULEFAİ RAŞİDİNDEN BULUNA 2 HALİFENİN ÖMER VE EBUBEKİRİN PEYGAMBER EFENDİMİZE SAYIKLIYOR DEMESİ VE KUR’ÂN BİZE YETER DEMESİ SİZCE NASIL KARŞILANIR İSLAM DÜNYASINDA. EHLİ SÜNNET KAYNKALRINDA OKUDUĞUM KADARIYLA BUNA RAĞMEN HALA ÖMER İN ÜSTÜNLÜĞÜ ORADA ÖVÜLÜYOR VE İYİ BİR İŞ YAPMIŞ OLDUĞU VE ONUN FAZİLETLİ BİR İNSAN OLDUĞU ANLATILIYOR.

HOCAM BU 2 SORUM HAKKINDA CEVABINIZI BEKLİYORUM ELLERİNİZDEN ÖPERİM İYİ ÇALIŞMALAR....

Cevap: Doğrusunu isterseniz yazdığınız şeyler, aktardığınız rivayetler, sağduyunun kabul edeceği türden şeyler değildir. Kur’ân’a aykırı olduğu gibi akıl ve mantığa da aykırıdır. Peygamber hayatta iken nasıl bir başkasına bey’at edilir? Peygamber saltanat mı, veliahtlık mı kurdu ki insanları Ali’ye bey’at etmeleri için çadır kurdursun?

Bu olay hakkındaki rivayeti yansız olarak bilimsel bir anlayışla gözden geçirelim:

Aktarılan Hadisin söyleniş şartı ve zamanı iyi bilinmeden manası tam anlaşılmaz, yanlış değerlendirmelere yol açar. Yalın olarak okumak insanı yanıltır. Çeşitli yollardan yapılan rivayete göre Hz. Peygamber, Vedâ haccından dönerken (Ğadîr-i Khum’da yani Khum denilen göletin yanında konaklamış ve Allah’ın Kitabıyla Ehl-i beytinin kıyamete dek birbirinden ayrılmayacağını belirttikten sonra Ali’nin elini tutmuş: “Allahım, ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun Mevlâsıdır. Allahım, Ali’yi seveni sev, Ali’nin düşmanına düşman ol!” demiş (Hâkim, Müstedrek)

Said ibn Vehb ile Zeyd ibn Yesî’nin rivayetine göre de Hz. Ali Rahebe’de arkadaşlarına yemin verdirerek Hz. Peygamber’in, kendisi hakkındaki övgüsünü bilenlerin kalkıp anlatmasını istemiş. Bedir Savaşı gazilerinden on iki kişi kalkıp Allah Elçisinin, Ğadîr-i Hum’da Ali’nin elinden tutup yukarıdaki sözü söylediğine tanıklık etmişler (İbn Hanbel, Müsned: 1/119; el-Ahâdîsu’l-Muhtâre, 2/105)

Bu mealde hadis birçok kaynakta var. Meselâ, (bkz. Tirmizî. Menâkıb, 20, İbn Mâce, Mukaddime: 11; İbn Hanbel, Müsned: 1/84, 118; Mecmau’z-Zevâid: 9/104) Gerçekte Hadisin birinci şıkkı doğru olmakla beraber “Ali’yi seveni sev, onun düşmanına düşman ol!” sözünü Peygamber’in söylediğine ihtimal verilmez. Zaten râvîsi Ali ibn Zeyd’in zayıf olması (güvenilir olmaması) dolayısıyla bu rivayet zayıf görülmektedir (Bkz. İbn Mâce, Mukaddime: 11) Nitekim Ahmed ibn Hanbel de “Ali’yi seveni sev, onun düşmanına düşman ol” sözünün bazılarının eklemesi olduğunu belirtmiştir (Müsned: 1/152)

İster Sünni kaynak olsun, ister Şii kaynak olsun, atabildikleri kadar atmışlar. Bu Ğadîr-i Khum meselesi mükemmel bir uydurmadır. Güya o göletin başında Peygamber Ali'yi övmüş. Doğru, Peygamber'in Ali'yi övücü sözleri var ama Ebubekir'i övücü sözleri de var, Ömer'i öven sözleri de. Ali hakkında niçin âyetler insin? Peygamber kendi soyuna ve damadına saltanat kurmak için mi geldi? Böyle bir tutum, De ki: Ben ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O, sa­dece âlemlere bir öğüt­tür.” (En’âm: 90), De ki: ‘Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Ve ben yapmacık yapanlardan, (uydurma şeylerle peygamberlik taslayan­lardan) değilim. O (Kur'ân), ancak bütün âlemlere öğüttür’." (Sâd: 86-87), De ki: ‘Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ancak (Allah'a) yaklaşmayı (O’nun rızasını kazanmayı) arzu ediyorum’." (Şura: 23) âyetleriyle bağdaşır mı?

Âyetler ona peygamberlik görevini dünya çıkarı için değil, Allah rızası için yaptığını vurgularken, Peygamber (hâşâ) ashabını Ali’ye bey’at etmeğe çağırmakla dünya çıkarlarının en büyüğünü istemiş olmaz mı? Hâşâ onun amacı, damadı ve o vasıta ile soyuna saltanat kurmak mı idi? Bu tür uydurmalardan Allah’a sığınırız.

Göletin başında 120 bin sahabi varmış, yahu akıl ve mantık gerek. Peygamber'in hayatında kendisine inananların toplam sayısı 117 bin civarında idi. Tüm Arabistan'da. Bunların hepsi Peygamber'in yanında değildi elbette. 120 bin kişinin birlikte olması o zaman için mümkün mü? Peygamber'in çıktığı Mekke Seferinde takriben 10 bin kişi vardı. Umre seferine de 1500 kişi katılmıştı.

Böyle abartılara kulak asmak ciddi araştırmaya uymaz. Ve yararsız işlerle uğraşmak da abesle iştigaldir. Ciddi çalışma yok, böyle uydurmalarla Müslümanlar vakitlerini öldürmüşler ve insanları bölmek için ellerinden geleni yapmışlar. Maalesef hâlâ bu tür uydurmaları öne çıkararak bölücülüğe devam etmektedirler. Açıkça ben bu uydurmalara hiç değer vermiyorum.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş