İBÂDET(7)
Perşembe, 20 Temmuz 2017 00:00

İBÂDET(7)

 

(...dünden devam)

 

“Bir zaman ben bazı çocuklara nâmusu ve malı korumalarını öğütlüyordum. Biri bana ‘Çalışıp çabalamaya dayanmak câiz değildir. Allah’ın kazâ ve kaderine dayanmalıdır’ diyerek itiraz etti. Dedim ki: ‘Bu söz doğru ama sen, anlamını bilmiyorsun. Kuşkusuz her şey Allah’tandır ama Allah, eşyâyı iki çeşit yaratmıştır. Bir kısmının oluşunu belli sebeplere bağlamış; bir kısmını da sebeplere bağlamamıştır.

Aşağı âlemin olayları, sebeplere bağlı olarak yaratılmaktadır. Sebepsiz olaylar, yüce âlemin olaylarıdır. İmdi aşağı âlemin olaylarını, Allah’ın belirlediği sebeplere yapışmadan isteyen, Allah’ın yaratma yasasına ve hikmetine karşı gelmiş olur. Çünkü Allah Taâlâ, bu eşyânın oluşumunu belli sebeplere bağlı kılmıştır. Sen ise o sebeplere başvurmadan sonucun olmasını istiyorsun. Bu, Allah’ın yaratmasına karşı gelmek anlamını taşır.

“İşte Allah’tan başkasından yüz çevirip sadece Allah’a yönelme konusunda sözün özü budur. Tâğût'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var!” tam anlamıyla Allah’a kulluğa yönelmeğe işârettir. Yüce Allah, kendisine yönelenlere birtakım vaidlerde bulunmuştur:

“Birisi: büşrâ(müjde)dir. Bu müjde ölüm yaklaştığı zaman, kabirde, mahşerde ve insanlardan bir kesiminin cennete, bir kesiminin cehenneme gideceği zamanlarda olur. Bu durumların her birinde hayır, rahat ve huzur müjdesi vardır.

İkincisi: bişârett(müjdelemek, sevinmek)tir. Bişâret kötülüklerin gitmesi, dileklerin olmasıyla olur. Yüce Allah, yürekleri ferahlatan bişâ­reti şöyle anlatmıştır: ‘Rabbimiz Allah'tır’ deyip, sonra doğru olanların üzerine melekler iner: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin!’ (derler).” (Fussilet: 61/30), “Onların önünde altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canların çektiği, gözlerin hoşlandığı her şey var! Ve siz orada ebedî kalacaksınız.” (Zuhruf: 63/71), “Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne gözler aydınlatıcı(ni‘met)ler saklandığını hiç kimse bilmez!” (Secde: 75/17)"O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları; ışıkları, önlerinde ve sağlarında koşar durumda görürsün. (Kendilerine): ‘Bugün müjdeniz, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacağınız cennetlerdir.’ (denilir). İşte büyük başarı budur!” (Hadîd: 112/12).

Üçüncüsü: müjdeyi kimin verdiğidir. Müjdeyi veren melekler olabilir. Melekler inananları ölüm halinde müjdeledikleri gibi: Melekler, iyi insanlar olarak canlarını aldığı kimselere: ‘Selâm size, yaptıklarınıza karşılık cennete girin!’ derler.” (Nahl: 70/32), cennette de müjdelerler:

“Rablerinden korunanlar bölük bölük cennete sevk edilirler. Kapıları daha önce açılmış bulunan cennete vardıklarında onun bekçileri onlara: ‘Selâm size, (ne) hoşsunuz, ebedî kalmak üzere buraya girin!’ derler.” (Zümer: 59/73) Yahut bizzât Allah Tâlâ da müjdeyi verebilir: Çok esirgeyen Rabden (onlara) sözle selâm (vardır).” (Yâsîn: 41/58), “Kendisine kavuştukları gün, selâm ile karşılanırlar...” (Ahzâb: 97/44) (Mefâtîhu’l-ğayb: 26/258-260)

(devamı yarın..)