İbn Ebî Serh hakkındaki rivayet

İbn Ebî Serh hakkındaki rivayet

Selamlar hocam, size uzun ve samimi düşüncelerimi içeren bir takdir yazısı yazacağım ama ondan önce bir mesele zihnimi kurcaladı bilginize ve takvanıza da çok güvendiğim için size sormak istedim. Peygamberimizin bir dönem vahiy kâtipliğini de yapmış ve sonra ayette de belirtildiği üzere bana da vahiy geliyor ben de Allahın indirdiği gibi indiririm deyip irtidat etmiş olan Abdullah bin Sa'd bin Ebi's Sarh olayı, buraya kadar herşey normal ama rivayetler işin içine girince çok kafa karıştırıcı şeyler var. Sözü edilen zat irtidadettikten sonra sözleriyle Peygamberimizi çok incitmiş, onunla alay etmeleri için müşriklere bolca bilgi vermiş, kendisi de durmadan alay etmiştir.  Kitaplarda şu bilgi yer alır; sorum da bununla ilgili:

Mekke'nin fethi sırasında, Hz. Peygamber Mekke halkını toptan affetmiş, -bir rivayette- ikisi kadın, dördü erkek olmak üzere altı kişiyi aftan istisna ederek, "Kâbe'nin örtüsü altında bile olsa" nerede görülürse öldürülmelerini emretmişti. Abdullah İbn Ebi Sarh da bunlar arasına idi. Abdullah öldürüleceğini duyunca süt kardeşi olan Hz. Osman'ın yanına sığındı. Hz. Osman onu bir müddet sakladı. Ortalık sakinleşince beraberine alarak Resûlullah'ın huzuruna af taleb etmek için getirdi. Üç sefer biat taleb etti. Resûlullah her seferinde sükût buyurup müsbet cevap vermedi. Hz. Osman ısrar edince üçüncüden sonra biatı kabul etti.

Onlar ayrılıp gidince Ashab'a yönelen aleyhissalâtu vesselâm: "İçinizde aklı başında biri yok muydu ki, ben biat için elimi vermeyince onu öldürüvermedi...!" dedi. Ensar'dan bir zat: "Keşke bize bir imada bulunuverseydiniz, hemen öldürürdük!" deyince: "Peygambere hâin gözlü olmak (yani içiyle dışının farklı olması, diliyle sükût edip, gözüyle işaret etmesi) yakışmaz" cevabını verdi.

Hocam Peygamberimiz âlemlere rahmet olarak gönderilmişken kendisinden af dileyen ve yaptıklarına pişman olan birini neden öldürtmekte ısrar ediyor, Peygamberimizin bilinen ahlakıyla ve baskın merhametiyle bu rivayeti bağdaştıramadım, bunları bildiren rivayetler sağlam mıdır, işin özü nedir hocam açıklarsanız minnettar kalırım. Ellerinizden öpüyorum değerli hocam, sevgilerimle.

Cevap: Bakın kardeşim, Abdullah ibn Ebî Serh olayını ayrıntı ile incelemişsiniz. Pekâlâ, bu konudaki rivayetleri değerlendirme yeteneğine sahipsiniz, demektir. Öyle ise benden sormanıza gerek yoktur. Benim kanaatime göre her rivayet sağlam değildir. Hele Kur’ân’ın açık anlamına ve Peygamber’in genel evsaf ve ahlakına aykırı rivayetler sahih olamaz. Peygamber’e insanları affetmesi emredilmektedir: Allâh’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen on­lara yumuşak dav­randın. Eğer kaba, katı yü­rekli olsaydın, çevrenden dağılır, gider­lerdi. Öyleyse onlar(ın ku­surların)dan geç, onlar için mağfiret dile. İşini onlara danış, ka­rar verince de Allah’a dayan; çünkü Allâh ken­dine dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmran: 159)

Nitekim Peygamberimiz, kendisini şiddetle yermiş olan Ka’b ibn Züheyr’i de affetmiş ve huzurunda kendisini övgü konusundaki ünlü na’tını okuyan Ka’b’a, üstündeki hırkayı çıkarıp giydirmiştir. Olay şöyle cereyan etmiştir:

Yedi askı şairlerinden Züheyr’in oğlu Ka’b, babası gibi güçlü bir şairdi. Şiir yeteneğini daha çocukluğunda ispat etmişti. Esasen şiir, bu âileye Hak vergisiydi. Bazı kabile savaşlarına da katılmış olan Ka’b, kardeşi Büceyr ile beraber Medîne’ye geldi. Ebrak denilen semte gelince Büceyr, Ka’b’a “Sen burada dur, koyunlarımıza sahibol, ben şu adamla görüşmek istiyorum, bakayım ne söy­lüyor, bir dinleyeyim” dedi. Büceyr gelip Allah Elçisiyle görüştü ve Müslüman oldu.

Kardeşinin Müslüman olması hem Ka’b’ı, hem de yakınlarını kızdırmıştı. Bu yüzden Ka’b, Peygamber’i yeren şiirler yazdı. O kadar ki Peygamber onun ölümüne ferman verdi.

Korkan Ka’b, saklanacak yer aradıysa da kimse kendisini sak­lamak istemedi. Kardeşi Büceyr’in, Peygamber’in, şahadet getirip Müslüman olanları bağışladığını söyleyip Müslüman olmaya yönlen­dirdiği Ka’b, Medine’ye geldi. Mescid’in kapısı önünde devesini çökertip Mescid’e girdi.

Hicretin 9. yılı ve Peygamber’in Tâif Seferinden sonra idi. Çeşitli bölgelerden insanlar grup grup gelip Müslüman oluyorlardı. Ka’b, Ca­mide konukların halkalar halinde sofralara oturmuş olduk­larını, Allah Elçisinin de her sofraya uğrayıp onlarla konuştuğunu gördü. Daha önce Peygamber’i hiç görmemiş olan Ka’b, anlatılan sıfat­larından onu tanıdı ve halkaları yarıp Peygamber’in önünde diz çöktü. Peygamber ona kim olduğunu sordu. Ka’b kendisini tanıttı ve af dileyip Müslüman oldu ve o ünlü “Bânet Suâd” kasidesini okudu.

Orada Peygamberi medih babında:

‍‍فقلــــتُ خلـــوا سبيلي لا أبالكــــــم ‍
كلُّ ابن أنثى وإن طالت سلامتُـــهُ ‍
أُنبئتُ أنُّ رســـــولَ الله أوعــــــدني ‍
ان الرسول لنور يستضاء به
لا تأخذني بأقـــوال الوُشـــاة ولـــــم ‍
لقد أقـــــوم ُ مقاماً لو يقـــــــومُ بـــه

فكــــل ماقــــــدَّرَ الرحمــــنُ مفعــولُ
يومـاً على آلــةٍ حدبـــــاءَ محمـــــولُ
والعفــو عنــد رســــــول الله مأمــولُ
مهـنـد مـن ســـيوف الله مـسـلول
أذنــــب وقـــد كثُـــرت فيٌّ الأقاويـــلُ
أرى وأسمـــع ما لم يسمــــع الفيـــــلُ

Bana engel olanlara dedim ki: Bırakın beni, yoluma engel olmayın, babasız kalasılar, Rahmân’ın takdir ettiği ne ise o olacaktır, kimse ona engel olamaz!

Her kadının oğlu, ne kadar uzun yaşasa da bir gün tabut üze­rinde taşınacaktır

Duydum ki Allah’ın Elçisi beni uyarmış; (hakkımda ölüm fermanı vermiş) ama Allah Elçisinden af umulur!

Allah’ın Elçisi, cihanı aydınlatan bir ışıktır; O, Allah’ın, çe­kilmiş yalın keskin kılıçtır.

Ey Allah’ın Elçisi; Allah sana Kur’ân’ı verdi, onda öğütler, keremler, lütuf ve bağışlama var.

Sen beni koğucuların sözüne bakıp da cezalandırma; hak­kımda çok dedikodu yapılmışsa da ben suç işlemedim.

Ka’b kasîdesini okurken, çevresine dinlemelerini işaret eden Peygamber hırkasını çıkarıp Ka’b’a giydirdi. İşte bu olay, onun merhamet ve şefkatini açıkça ortaya koymaktadır. Ka’b’ı affeden Peygamber, aynı zamanda damadı olan Hz. Osman’ın affını dilediği bir kimsenin öldürülmesine razı olur mu? Zira “aman dileyene el kalkmaz!”

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş