Bir güvenlik gücü mensubunun sorusu *** Hulefa-i Râşidîn deyimi gerçekten Peygamber sözü mü?

Bir güvenlik gücü mensubunun sorusu: Esnafın kimi güvenlik güçlerine ikram ettiği yemek helâl mi?

Hocam sorumu açıkça soracağım. Şimdi ben trafik polisiyim. Göreve başlayalı bir kaç ay oldu. Çalıştığım bölgede bir düzen kurulmuş; şöyle bir düzen: öğlen yemeklerini bazen de akşam yemeklerini çalıştığımız bölgedeki belli esnaflar bize veriyorlar ve karşılığında da herhangi bir para veya hizmet almıyorlar. Ama kimse de halinden şikâyetçi değil, onlar yemek vermeseler bir şey kaybetmezler ama veriyorlar. Şimdi bu verilen yemek bize helal midir?...

Cevap: Sevgili genç kardeşim, adamlar size kendi gönülleriyle hiç karşılık beklemeden yemek veriyorlarsa yediğiniz helâldir. Ama bunlar trafik polisi, günün birinde işimiz düşer niyetiyle ve ilerideki bir hesap için veriyorlarsa rüşvettir. Onu yemek doğru değildir. Tabii ben size yemek veren esnafın niyetlerini bilemem. Buna siz karar vereceksiniz. Düşüneceksiniz, bana yemek veren bu adam acaba niçin bu yemeği ikram ediyor? Sırf devletin polisini desteklemek için mi, yoksa bir çıkar düşüncesiyle mi? Cevabı sizde. Eğer birinci sorudaki gibi ise yiyiniz, ikinci sorudaki gibiyse sakınınız. Bu dürüstlüğünüzü ömür boyu sürdürürseniz alnınızdan öperim, sizi kutlarım. Ama günün birinde eğilirseniz, yazıklar olsun derim! Her şey görünürden ibaret değildir. İnsanın her yaptığı hiç yanılmaz, kanmaz korumalar tarafından bir bir tespit edilmektedir. Her yaptığımız bir gün önümüze konulur:

"13- Her insanın tâir(kuşunu veya şumunu eylem)ini boynuna bağladık, kıyamet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir Kitap çıkarırız: 14- ‘Kitabını oku, bugün nefsin sana hesapçı olarak yeter’!" (deriz)." (İsra Suresi: 13-14) 

Gözlerinden öperim.

 

Hulefa-i Râşidîn deyimi gerçekten Peygamber sözü mü?

Hadis-i şerifte, (Sünnetime ve Hulefa-i râşidîn’in sünnetine sımsıkı sarılın) buyuruldu. (Buhârî) Peygamber Efendimizin her sözünün doğru olduğuna inanan ve onun sahabilerini çok sevenlerin yukarıdaki hadisin sahih olmadığına ve yukarıda yazılan hadisle ilgili olarak Peygamber efendimiz kılmasa ya da yapmasa bile 4 büyük halifenin yaptığı şeylerin sünnet olması için yeterlidir bilgisine inanmaması caiz midir, yoksa günah mıdır?

Cevap: Bu sözün uydurma olduğunda en ufak bir şüphe yoktur. Çünkü Peygamber devrinde (Hulefa-i Râşidîn) ta'biri yoktu. Peygamber kendisine bir halife tayin etmediği gibi onun yerine geçecek kimseye halife denileceğine dair de bir kanıt yoktur. Hulefa-i Râşîdîn ta'biri Dört halifeden sonra onlara verilmiş olan bir yüceltme unvanıdır. Bu söze inanmamak değil, bence inanmak günahtır. Çünkü Peygamber'e yapılan iftiraya inanılmış olur. Din sadece Allah'ın vahiyleri ve o vahiyleri bize duyuran Hak Elçisinin, kesinlikle kendisinin söylediği sabit olan Hadislerin hükümleridir. Bu ikisinden başka, bağlayıcı din kaynağı yoktur. Dört Halifenin uygulamalarını din hükmü yapabilmek için bu sözü ustalıkla uydurup Hadis formatına koymuşlardır. Dört Halifenin eylemleri elbette genelde örnektir ama hiçbir insan kusursuz, hatasız olamaz. Hz. Ebubekir'in, Hz. Fatıma'yı babasının mirasından mahrum etmesi, Fatıma'nın: "Bunu babam bana hibe etti” sözünü geçerli saymaması, bana göre izlenmesi gerekli bir davranış değildir. Hz. Osman'ın, çıkarcı Emevi soylu kişileri vali ataması ve ihtilalcilerin isteklerine, Hz. Ali'nin ısrarına rağmen o adamları görevlerinde tutması örnek bir davranış değildir.

Ama olan olmuş, geçen geçmiş. 14 asır önceki olayları bugüne taşımanın bir anlamı yoktur. Bizim anlatmaya çalıştığımız bu sözün, gerçeğe uygun olmadığını, Peygamber'in düşüncesine ve gaybı Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceğini vurgulayan Kur'ân âyetlerine aykırı olduğunu belirtmektir. Kaldı ki Hulefa-i Râşidin'in dörtle sınırlı olduğu nereden belli? O zaman Emevi hükümdarları da, Abbasi hükümdarları da, Osmanlı hakanları da kendilerini o halifelerden sayabilirler. Gerçeği Allah bilir.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş