KUR’ÂNIN MAHLUK OLUP OLMADIĞI HK. (3)
Cuma, 25 Mayıs 2018 00:00

KUR’ÂNIN MAHLUK OLUP OLMADIĞI HK. (3)

(...dünden devam)

Tûr: 52/29-34'cü âyetlerde Hz. Muhammed'in bir kâhin ve mecnun veya felâket uğraşacak bir şâir olmadığı vurgulanmaktadır.

فَلَآ أُقۡسِمُ بِمَا تُبۡصِرُونَ (٣٨) وَمَا لَا تُبۡصِرُونَ (٣٩) إِنَّهُ ۥ لَقَوۡلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ (٤٠) وَمَا هُوَ بِقَوۡلِ شَاعِرٍ قَلِيلاً۬ مَّا تُؤۡمِنُونَ (٤١) وَلَا بِقَوۡلِ كَاهِنٍ قَلِيلاً۬ مَّا تَذَكَّرُونَ (٤٢) تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ (٤٣) وَلَوۡ تَقَوَّلَ عَلَيۡنَا بَعۡضَ ٱلۡأَقَاوِيلِ (٤٤) لَأَخَذۡنَا مِنۡهُ بِٱلۡيَمِينِ (٤٥) ثُمَّ لَقَطَعۡنَا مِنۡهُ ٱلۡوَتِينَ (٤٦) فَمَا مِنكُم مِّنۡ أَحَدٍ عَنۡهُ حَـٰجِزِينَ (٤٧) وَإِنَّهُ ۥ لَتَذۡكِرَةٌ۬ لِّلۡمُتَّقِينَ (٤٨)

: 38- Yoo, yemin ederim; gördüklerinize, 39- Ve görmediklerinize, 40- Ki, o (Kur'ân) elbette değerli bir elçinin sözüdür. 41- O, bir şâ'irin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! 42- Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! 43- Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. 44- Eğer o, (Muhammed), bazı laflar uydurup bize iftirâ etseydi, 45- Elbette onun sağ(elini veya güc)ini alırdık. 46- Sonra onun can damarını keserdik. 47- Sizden hiç kimse buna engel olamazdı. 48- O (Kur'ân), korunanlar için bir öğüttür. (Hakka: 38-48)

Hâkka: 38-43’ncü âyetlerde görülen ve görülmeyen bütün yaratıklara, bütün şehâdet ve gayb âlemi varlıklarına yemîn edilerek Hz. Muhammed(s.a.v.)e vahyedilenlerin, bir şâir ve kâhin sözü değil, değerli bir elçinin sözü olduğu vurgulanıyor ve: "Ne de az inanıyorsunuz, ne de az düşünüyorsunuz!" cümleleriyle de Kur'ân'a inanmayanların inanç ve düşünce yoksunu oldukları belirtiliyor. "Âlemlerin Rabbi tarafından indirmedir" âyetiyle de bu sözün, Allah'ın buyruğu ile, melek tarafından Hz. Muhammed'e indirildiği anlatılıyor.

Kur'ân'ın bir melek sözü, daha doğrusu Allah'ın emriyle melek vahyi olduğu vurgulandıktan sonra müşriklerin zanlarına cevâb olarak da Hz. Muhemmid'in bir şâir ve kâhin olmadığı, cinlerden ilham almadığı belirtilmiştir. Bu âyetlerin benzeri, Şu'arâ Sûresinde de geçmektedir:"Muhakkak ki o (Kur'ân), âlemlerin Rabbinin indirmesidir. Uyarıcılardan olman için onu, Güvenilir Rûh, apaçık bir Arap dili ile senin kalbine indirmiştir" (Şu'ârâ Sûresi: 192-195)

Kâhin: Cin telkiniyle gayba (geçmiş veya geleceğe) âit haberler veren, kehanette bulunan kimsedir. Geçmişten haber verene kâhin, gelecekten haber verene 'arrâf dendiği de söylenir. Mecnûn da cinlenmiş, cinnin etkisinde kalmış insandır. Şâ'ir de modern anlamda bir sanatkârdan çok, dönemin inancına göre cinnin ilhâmiyle birtakım seci'li, kafiyeli, muamma tarzında sözler söyleyen kişidir. Bu bakımdan kâhin, şâ'ir ve sâhir (büyücü) hep cinle ilişki kuran kimselerdir. Bundan dolayı kâhin ve şaire ortak vasıf olarak mecnun (cinlenmiş, cinnin etkisinde kalmış, cinle ilişki kurmuş) denildiği gibi ayrıca mecnun, cin çarpmasiyle aklını yitirmiş, bundan dolayı tutarsız sözler söyleyen insana denilir.

(devamı yarın..)