Doğruyu söylemek *** Âhiret hayatı

Doğruyu söylemek

Selamünaleyküm hocam, ben nişanlıyım, nişanlım benim geçmişim hakkında sorular soruyor; ben de doğruyu söyleyemiyorum. Geçmişimde çok günah işledim ama çok pişmanım. Tövbe ettim ve onun bilmesini istemiyorum. “Eğer bana yalan söylüyorsan sana hakkımı helal etmeyeceğim” diyor ve “mutlu olma!” diyor bana. Eğer doğruyu söylesem başkalarına da zarar geleceğini biliyorum. Hocam ne yapmalıyım? Ben onu çok seviyorum o da beni çok seviyor, yakında düğünümüz olacak. Çok korkuyorum bana hakkını helal etmez mi?

Cevap: Onun size hakkını helal edip etmeyeceğini bilemem. Ama benim bildiğim şudur: Dinimizde doğruluk esastır. Büyükler doğru söylemenin sana zarar vereceğini bildiğin yerde doğru söyle, derler. Ayrıca insanları kandırmak, mesela başkalarıyla seviştiğin halde sevişmediğini söylemek, bile bile hakkı gizlemek elbette doğru olmaz. Çünkü "Rabbimiz Allah'tır" deyip doğru olanların cennete gidecekleri vurgulanır. Benim bildiğim, doğruluktan ayrılmamaktır. Ama yine siz bilirsiniz. Şeyh Sa'dî de "İş bitiren yalanın, fitne çıkaran doğrudan iyi olduğunu" söyler. Bu konuda benim sözüme değil, kendi vicdanınıza danışarak karar verin. Ayrıca Allah’ın gizlediğini açığa vurmak da doğru değildir. Bırakın geçmişte olanlar, Allah ile sizin aranızda kalsın. Bundan sonra kocanıza sadık olun. Mutluluklar dilerim.

 

Âhiret hayatı

Merhaba Hocam, kıyametten önce biz öldüğümüz zaman ne olacak?

Şimdiden teşekkürler.

Cevap: Kur’ân’dan anladığımıza göre ölen her insanın ruhu Allah’a götürülür. Hayatta yaptıklarından ötürü ya okşanarak cennet gibi bir hayata gönderilir; ya da azarlanıp cehennem gibi bir yaşama itilir.

Hadislerden öğrendiğimize göre de Kıyamet olayında ruhlar şeffaf bedenlere konulup Yüce Divanda yargılanır, mahiyetini bilemediğimiz fiziksel bir cennet veya cehenneme gönderilir.

Oradaki sorgunun, hesabın, Mahkemenin ayrıntısını bu dünyada ve bu duyularla algılamamız mümkün değildir. Orada verilecek nimet ve azabın mahiyetini de bilemeyiz. Ancak Kur’ân’ın söylediklerine inanır, içyüzünü Allah’a havale ederiz. Abdullah ibn Abbas’ın dediği gibi oradaki nimetlerin şekli dünyadakilere benzese de mahiyeti (içyüzü) farklıdır. Oranın ayrıntısını ne ben bilirim, ne de zayıf, kimi uydurma rivayetlere dayanarak ahiret ahvalinin ayrıntılarını ekranlara taşıyanlar bilir. Ancak bu dünya yaşamından sonra mutlaka ebedi bir yaşam vardır. Ona inanmak imanın gereklerindendir. Âhirete inanmayan, mü'min ve Müslüman sayılmaz.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş