CENNETE KİM GİRER? (6)
Pazartesi, 30 Ekim 2017 00:00

CENNETE KİM GİRER? (6)

(...dünden devam)

Gazâlî, varlığın bu beş yönünü misallerle izah ettikten sonra bir haberi, zâhir (açık) anlamıyla tasdik etmek nasıl Peygamber’i tasdik ise, hissî, hayalî, aklî, şibhî yönleriyle düşünüp tasdik etmenin de Peygamber’i tasdik olduğunu, bundan dolayı inkâr amaçlı olmadan nasları (dini metinleri) çeşitli varlık yönleriyle düşünüp değerlendirmenin küfür sayılamayacağını; kıble ehlinin birbirlerine karşı anlayışlı, hoşgörülü olup birbirlerini küfürle suçlamamaları gerektiğini vurgulamaktadır (Faysalu’t-Tefrika Beyne’l-kufri va’z-zandaka).

Konuyu noktalamadan önce bir hususa daha dikkati çekmek istiyorum: Yüce Allah, Zümer Sûresinde kullarına rah­met kapılarını açarak şu sonsuz umudu aşılamaktadır: “(Tarafımdan onlara) De ki: "Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allâh'ın rahmetinden umut kesmeyin. Allâh bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”(Zümer: 59/53)

Zümer Sûresi, Mekke döneminin ortalarında inmiştir. Medîne döneminin ortalarında inmiş olan Nisâ Sûresinin 166. âyetinde ise: “Allâh, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar.” buyurmuştur.

Bu son âyet, birincideki genel mağfireti kayıtlamakta, şirki Allah'ın mağfireti dışında tutmaktadır. Yani şirk dışındaki günâhları dilerse bağışlar ama şirki ancak tevbe ile, şirkten vazgeçmekle bağışlar.

Habeş Necâşîsi (kralı) Eshame, iyi niyetli Kitap ehlinin ehl-i cennet olduğuna güzel bir misaldir. Mekke döneminde bâzı Müslümanlar, Kureyşlilerin baskı ve hattâ işkencesinden kurtulmak için Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Kureyşliler, bunları geri getirtmek için Amr ibn el-Âs ile, Abdullâh ibn Ebî Rebî‘a'yı birtakım hediyelerle Necâşî’ye gönderdiler. İki elçi, Necâşî’ye ve papazlarına hediyelerini sunduktan sonra, ülkesine sığınmış olanların, ne Îsâ’yı, ne de kendi dinlerini tanımayan sapıklar olduğunu, onları ülkesinden çıkarmasını söylediler. Bunun üzerine Müslümanları da dinleyip, Peygamber’in öğreti ve düşünceleri hakkında bir fikir edindikten sonra Necâşî, Ca‘fer’in okuduğu Meryem Sûresinden de etkilenip, çevresindeki papazlarla birlikte ağlamış ve: “Bu (sizin okuduğunuz Kur’ân) ile Îsâ’nın getirdikleri, aynı kandilden çıkan ışıklardır” demiş ve hediyelerini geri verdiği Kureyş elçilerini kovmuştur.

Daha sonra ülkede baş gösteren ayaklanmada Müslümanlar, ülkesinde güven içinde yaşadıkları Necâşî’nin gali­biy­yeti için du‘â etmişlerdir. Döndükten sonra Peygamber’in eşleri arasına katılmış olan Ümmü Seleme (r.a.) diyor ki: “Biz orada güven içinde yaşarken Habeşli bir adam Necâşî’ye baş kaldırıp onu devirmek istedi. Vallâhi o zaman, bize iyilik eden Necâşî gider de yerine bize hak tanımayan bir adam gelir diye korkup üzüldüğüm kadar bir zaman hatırlamıyorum. Biz, Necâşî’nin, düşmanını yenmesi için Allah’a du‘â ettik. Biz bu halde iken Zübeyr koşarak gelip:

– Müjde, Necâşî galip geldi, Allah onun düşmanını helâk etti, dedi.

Kendimi bildim bileli, o gün sevindiğimiz kadar hiç sevin­me­miş­tik...” (Sîretu İbn Hişâm: 1/357-361, Mısır ve Beyrut 1355-1936)

(devamı yarın..)