KUR’AN’IN YERİNE İKAME EDİLEN KİTAPLAR HAKKINDA!
Salı, 22 Ağustos 2017 00:00

KUR’AN’IN YERİNE İKAME EDİLEN KİTAPLAR HAKKINDA!*

Sayın Hocam! Bazı dini cemaatlerin imanın kurtuluşu için sundukları ve ellerinden düşürmedikleri kitapları için ne diyorsunuz? Kur’an’ın yerine bir beşerin yazdığı mektuplar ya da kitaplar geçerse bu bir şirk midir? Beşerin yazdığını Allah’ın yazdığından üstün tutmak mıdır?

Bir kimsenin imanını kurtarması için Kur’ân ve sünnet yetmez mi? Ya da Allah’ın; Kur’ân-ı Kerîm’in daha iyi anlaşılması için bazı asırlarda bazı kullarına bu manada bir görev vermesi söz konusu olabilir mi? Böyle bir görev verildiğini beyan etmek ve insanların imanını kurtarmanın yolunun da bu malum kitaplara sarılmaktan geçer diyenlerin durumu nedir? Saygılarımla...

Cevap: Kur'ân'ın yerine hiçbir kitap ikame edilemez. Buna Peygamber'in sünneti denilen hadisler de dahildir. Bundan dolayı ilk iki Halife döneminde Hadis yazılmasına ve hattâ şifahen aktarılmasına müsaade edilmemiş, Hz. Ömer vali olarak gönderdiği kimselere Hadis rivayet etmeyecekleri, mü'minleri Allah'ın kitabından başka bir şeyle meşgul etmeyecekleri hususunda söz al-mıştır. Hattâ Peygamberimizin hastalığında "Okka kalem getirin, size bazı tavsiyelerde bulunayım" şeklindeki buyruğuna, Hz. Ömer, "Allah'ın Kitabı varken başka bir yazılı metne ihtiyaç bulunmadığı" gerekçesiyle böyle bir vasiyyetin yazılmasını istememiş, ashabının bu konuda tartıştığını gören Peygamber Aleyhisselâm da bu arzusundan vazgeçmiştir.

Hz. Ömer'in de Ebubekir'in de endişeleri tek yazılı kanun olan Kitabullah yerine ikinci bir yazılı kitabın geçmesi, böylece dinin sadeliğinin bozulmasıdır.

Şimdi çeşitli insanların yorumlarını Allah'ın buyruğu gibi takdim etmek büyük hatadır. Yapılacak şey, Kur'ân'ı iyi bilen bilginlerin, onun anlaşılması güç olan yönlerini halkın anlayacağı biçimde açıklamaktır ki bu bilime tefsir ilmi denilir. Tefsir yazabilmek için de belli din bilimi dallarında uzman olmak gerekir. Her ne kadar uzman olursa olsun yine de tefsir, insanın yorumudur. Ona Tanrı sözü denmez ve o Kitap hâşâ Allah'ın kelâmına eş tutulamaz.

Allah kimseye böyle bir görev vermemiştir. Çünkü böyle bir görev için vahiy gerekir. Peygamber'den sonra vahiy kesilmiştir. İlham sürer. İlham ise kişinin kendisini bağlar. Başkalarını bağlamaz. Bu bakımdan yapılan yorumlara uymak zorunluluğu yoktur.

Sizin kimi ve hangi kitapları kastettiğinizi tahmin ediyorum. O kastettiğiniz zat bu risalelerini iyi niyetle ve gerçekten inancın çok zayıfladığı dönemde insanları imana yönlendirmek ve inancın savunmasını yapmak için yazmıştır. Ama o bunları yazarken Kur’ân bırakılsın da sadece bu kitaplar okunsun, Kur’ân yerine bunlar konsun diye yazmadı. Zaten öyle bir niyet taşısaydı onun hiçbir etkisi olmazdı. O kendi bilgisine göre inancı güçlendirmeğe çalıştı, yazdı.

Ama zamanla onun bağlıları Kur’ân’ı bırakıp sadece onun eserlerini okumaya başladılar ve onun eserleri nerdeyse ikinci bir Kutsal Kitap oluverdi. Ne yapalım insanlar böyledir. Bu tutumda onun günahı yok. Hatâ insanlarda, sevdiklerini tanrılaştırma özellikle dini cemaatlerin zaafı. Oysa bu tutum İslâm’a taban tabana zıttır.

Hele son zamanlarda eline kalem alan bazı kimseler Kur'ân'ı açıklamaya kalkıyor. En ufak Arapça bilmeden, Kur'ân'ı anlayamadan onu tefsir etmeğe kalkan zavallılar var. Ve maalesef bunların yazdıkları tutarsız, hattâ bazen saçma şeyleri Tanrı buyruğu gibi görenler var. Bunun önüne nasıl geçilir? Bilgi ile. Bilgili olan güçlü olur. Bu iş, öyle şeyhlerin veya cemaat liderlerinin işi değil, sağduyulu, ihlâslı İslâm âlimlerinin işidir.

*yazı arşivden alınmıştır