KABİR SORUSU VE AZÂBI (3)
Pazar, 20 Ağustos 2017 00:00

KABİR SORUSU VE AZÂBI (3)*

(...dünden devam)

Ebû Hüreyre, Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Mü'min, kabrinde yeşil bir bahçe içindedir. Kabrinde ona yetmiş arşın genişliğinde yer açılır ve dolunayın aydınlattığı gibi onun kabri aydınlatılır. ‘Zikrimden dönen için dar bir geçim vardır’ (Tâhâ Sûresi: 124) âyetinin, kimin hakkında indiğini biliyor musunuz? Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler. Buyurdu ki: Kabir içinde kâfirin azabı şöyledir: Ona doksan dokuz tenîn musallat edilir. Tenîn nedir biliyor musunuz? Doksan dokuz yılandır. Her yılanın yedi başı vardır. Kıyâmet'e değin bu yılanlar onu yalarlar, cismine (zehir) üflerler." (İbn Ebî’d-Dunyâ ve ibn Hibbân rivayet etmişlerdir)

Gazâlî, bu hadîsi şöyle açıklıyor: Burada anılan sayıda şaşılacak bir şey yoktur. Bunlar, kibir, riya, hased, ğill, kîn gibi kötü ahlâktan türeyen yılan ve akreplerin sayısıdır. İnsandaki kötü sıfatların sayılı kökleri vardır. Bu köklerden belli sayıda dallar çıkar. Bu dallar da bölümlere ayrılır. Bu kötü sıfatların kendileri helâk edicidir. İşte bu sıfatlar, akreplere, yılanlara dönüşür. Bunların kuvvetlileri tenîn (ejderha) gibi, zayıfları da akrep gibidir. Kuvvetli ile zayıf arasında bulunanlar da küçük yılan gibi eziyet eder.

Kalb ve basîreti açık olanlar, bu helâk edici sıfatların manevî durumunu ve bunlardan dallanan sıfatların mânevî biçimlerini gönül gözü nuruyla görürler. Ancak bunların sayısı, yalnız peygamberlik nuruyla bilinir. Bu tür haberlerin açık anlamları ve gizli sırları vardır. Bu gizli sırlar, basîret sâhiplerince (gönül gözü açık olanlarca) görülür. Nasıl melek insanlara ve hayvanlara benze-mezse; kabirdeki yılanlar, akrepler de bizim dünyamızdakiler türünden değildir. Onlar, başka tür canlılardır. Ancak başka duyularla algı­lanabilirler. Bunu, uyuyan kimsenin rüyâda gördükleriyle karşılaştı­rabi­liriz.

İnsan rüyâda kendisini yılan ısırdığını görür, bundan acı duyar, hattâ sen, onun uykuda bağırdığını, alnının terlediğini, yerinde rahatsız bir durum içinde bulunduğunu görürsün. O adam, bunların hepsini nefsiyle (yâni ruhuyla) duyar, ruhu tıpkı uyanıklar gibi eziyet çeker. O bunları rüyâda yaşarken sen onun cismini hareketsiz görürsün, çevresinde yılan falan yoktur. O kimse azap çekmektedir, ama sen onun azabını göremezsin. İnsan ısırma acısını duyduktan sonra görülen yılanın, hayalî ya da görülür türden olması fark etmez.

İşte insan ölünce onun kötü sıfatları, huyları, eziyet veren şeylere dönüşür. Amellerin dönüştüğü varlıklar, duyusal olmadığı halde, tıpkı yılanların ısırması gibi acı verirler (İhya, 4/620).

***

*yazı arşivden alınmıştır