KABİR SORUSU VE AZÂBI (1)
Cuma, 18 Ağustos 2017 00:00

KABİR SORUSU VE AZÂBI (1)*

Sahîh hadîs mecmualarında kabir sorusundan ve kabir azabından söz edilir. Fakat Kur’ân-ı Kerîm'den ve hadîslerden, bu soru ve azabın, cesede değil, ruha olacağı anlaşılmaktadır. Buhârî, Müslim, Nesâ'î ve İbn Hanbel'in rivayet ettikleri hadîste: Kabre konulan ölüye, iki meleğin gelip Rabbinin ve peygamberinin kim olduğu hakkında soru soracakları anlatılır, fakat meleklerin adından söz edilmez (Buhârî, Cenâiz, azâbu'lkabr).

Yalnız Tirmîzi'nin rivayet ettiği ve garip olarak nitelediği hadîste bu meleklerin birinin Münker, diğerinin Nekîr adlı iki siyah, çakır gözlü melek oldukları belirtilmiştir (Tirmizî, Cenâiz, 70).

Sorgu meleklerinin, Münker ve Nekîr (Çirkin, tanınmaz, inkârcı) adını taşıdıkları, tartışma konusudur. Mu'tezilenin çoğunluğu, Allah'ın meleklerine Münker ve Nekîr adının verilemeye-ceğini söylemiştir. Yâni, sorgu meleklerinin Münker ve Nekîr adını taşıdıkları hususu, üzerinde birleşilmiş bir konu değildir. Mu'tezileye göre Münker, sorgu sırasında ölünün tereddüdü, Nekîr de meleklerin onu azarlayıp rezîl etmesidir (Kitâbu'r-Rûh, s. 70-71).

Kabir sorusu ve azabı vardır, fakat bu soru ve azap, bedene değil, ruhadır. Ölmüş insanın ruhu, tâ Kıyâmet'e kadar bir daha bedene dönmez. Öldükten sonra yakılan, yahut hayvanlar tarafından par­çalanıp yenen, yanıp kül olan, zerre zerre parçalanıp hiç cesedi kalmayan insanlar da vardır. Olmayan cesede ruhun gelip girmesi mümkün değildir. Kuruyan ağaç nasıl canlanmazsa, ölen insan da dünyada bir an için dahi olsa canlanmaz. Nitekim tekrar dünyaya döndürülmek istenen ruhlara yüce Allah, bunun olmayacağını bildirmiştir (Mü'minûn Sûresi: 99).

Cesede hayat verip onu bozulmaktan koruyan can, yani ruhtur. Can çıkınca ceset çürümeğe ve temel elemanlarına dönüş-meğe başlar. Nihayet zamanla tamamen eriyip toprağa karışır. İnsana kişiliğini veren ruhudur. Ruh ise ölmez, ebedîdir. Dünyada yaptığı işlere göre ya yü­celere çıkar, iyi ruhlarla beraber zevkü sefa içinde bulunur, ya da zin­danlara atılır, azaplara sokulur.

Ebû Hüreyre, bu konuda Allah'ın Resûlü'nden duyduklarını şöyle anlatıyor: "Mü'minin ruhu (cesedinden) çıktığı zaman onu iki melek alıp (göğe) çıkarırlar; mü'minin ruhunun güzel koktuğunu anlatan Ebû Hüreyre, şöyle devam ediyor: Gök halkı:

– Yer tarafından güzel bir ruh geldi. Allah sana ve içinde ömür sürdüğün bedene rahmet etsin, derler.

Bu ruh, Yüce Rabbine götürülür. Sonra Yüce Allah:

– Bunu sürenin sonuna (yani Sidretu'lmüntehâ'ya) götürün, der.

Kâfirin kötü kokan lânetli ruhu da (bedeninden) çıkınca gök halkı:

– Yer tarafından habîs bir ruh geldi, derler.

– Bunu sürenin sonuna (yâni zindana) götürün, denilir.

Hadîsi aktaran Ebû Hüreyre diyor ki: Allah'ın Resulü, kâfirin ruhunun kötü koktuğunu anlatırken gömleğini burnuna tuttu." (Müslim, Cennet, 17, H. 75)

*yazı arşivden alınmıştır