HZ. PEYGAMBER'İN İBADETİ (4)
Salı, 20 Haziran 2017 00:00

HZ. PEYGAMBER'İN İBADETİ (4)

(...dünden devam)

“Rabb'in senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını; seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını bi­liyor. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah, sizin onu saya­mayacağınızı (zamanı hesabedip ge­cenin belli sâatlerinde kalkamayacağınızı) bildiği için sizi affetti. Artık (belli bir sâat gözetmeden) Kur’ân'dan kolayınıza geleni okuyun (ne mikdar kolayınıza gelirse o kadar gece na­mazı kılın, kendinizi zorla­mayın). Allah, içinizden hastalar, yer­yüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar bulunacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar oku­yun. Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için verdiğiniz hayırları, Allah katında verdiğinizden daha hayırlı ve mükâfatça daha büyük bulacaksınız. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyen­dir.” (Müzzemmil: 3/20)

Hz. Peygamber'in gece ibadeti

Hz. Peygamber’in gece ibâdeti, peygamberliğinden yıllar önce başlamıştı. Biraz önce belirttiğimiz üzere o dönemde, özel­likle Ramazan aylarında Hirâ Mağarası’na çekilip tehannüs ederdi. Tehannüs günâh anlamındaki hinsi bırakmak, günâhtan arınmağa çalışmaktır (Fethu'l-Bârî: 1/24).

İbn Hacer'in, İbn İshâk'tan aldığı bu rivayet, zühd hareketinin, Hz. Peygamber'in yetiştiği İslâm öncesi ortamda mevcudolduğunu, bazı kimselerin tenhaya çekilip ibâdetle meşgul olduklarını, halvete çekilip Allah'ı anma şeklindeki bu ibâdetin, özellikle Ramazan ayında yapıldığını, bunu yapanlara el-hanîf, çoğulu el-hunefâ dendiğini, Ramazan ayının da İslâm’dan önce de ibâdete hasredilen bir ay olarak değerlendirildiğini gösterir.

İşte Peygamber (s.a.v.), henüz peygamberlikle görevlen-diril­meden önce o hanîfler gibi Rabbini anar, düşünür, İslâm’dan önceki şekliyle oruç ve namaz gibi İbrâhîm dininden kalma ibâdetlerle Rabbine yaklaşmağa çalışırdı.

Rabbin vahyini almazdan önce bir hazırlık dönemi geçirmek, halvette Rabbe ibâdet ile O'nun vahyini duyacak bir olgunluk dü­zeyine yükselmek, ondan önceki peygamberlerin de geçirdiği haldir. Bunun en güzel örneği, Hz. Mûsâ'da görülmektedir. Yüce Allah, onun, Allah'ın konuşmasını dinlemek üzere Sina Dağına gelmezden önce girdiği halvet ibâdetini şöyle anlatıyor: “Mûsâ ile otuz gece (bana ibâdet etmesi için) sözleştik ve buna on gece daha kattık. Böylece Rabb'inin tayin ettiği vakit, kırk geceye tamamlandı. Mûsâ, kardeşi Harûn'a dedi ki "Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma.” (A'râf: 39/142)

(devamı yarın..)