KUR’ÂN’DA İBADET (2)
Perşembe, 15 Haziran 2017 00:00

KUR’ÂN’DA İBADET (2)

(...dünden devam)

Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette sağduyu sahipleri için ibretler vardır. Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üze­rinde düşünürler: "Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azâbından koru! Rabbimiz, sen birini ateşe soktun mu, onu perişan etmişsindir. Zâlimlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz, biz, 'Rabbinize inanın' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen inandık. Rabbimiz, bizim günâhlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al (bizi ma'­nada onlarla beraber eyle)! Rabbimiz bize, elçilerine va'detti­ğini ver, Kıyâmet günü bizi rezil, perişan etme. Zira sen verdiğin sözden caymazsın!” (Âl-i İmrân: 94/190-194)

Derin ve arı düşünce, mutlaka insanı kudreti sonsuz olan Yaratıcıya teslîmiyyete götürür. Bişr ibn el-Hâris el-Hâfî, şöyle demiş: "İnsanlar, Allah'ın büyüklüğünü düşünseler, O'na isyân etmezlerdi." Temiz tefekkür, başlı başına bir ibâdettir.

Ey inananlar, sabırla ve namazla yardım isteyiniz; çünkü Allah sabre­denlerle beraberdir.” (Bakara: 92/153) âyetinde sabır ve namaz ile yardım istenmesi, yani bunlarla dayanma gücü, sağlam moral elde edilmesi öğütlenmektedir.

Ancak Allah'ı anmakla gönüller huzur bulur: اَلَا بِذِكْرِ اللهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ: Ancak Allah'ı anmakla gönüller huzur bulur.” (Ra‘d: 87/28) İbadetlerin ve özellikle namazın temeli Allah'ı zikirdir. Taha Suresinde "Beni anmak için namaz kıl!” bu­yurulmuştur.O halde:

Zikretmeli insanlar, toplanıp grup grup,

Sevgiye ermek için birbirine sokulup

Yöneltiyor bu yola Kur'ân şöyle buyurup

Elâ bizikrillâhi tatmainnu'l-kulûb

Demek ki insan sıkılınca, üzülünce derhal Allah'a yönelmeli, O'nu zikir ve tesbîh etmelidir. Allah'ı zikir ve O'na ibâdet insan ruhunu, üzüntü ve tasaların sebebolduğu streslerden kurtarır.

اَلَمْ يأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِللهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ اُوتُوا الْكِتَآبَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ (١٦) اِعْلَمُوا اَنَّ اللهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ اْلآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (١٧: 16- İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalbleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitâb verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar? 17- Biliniz ki Allah, yeri ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.. (Hadîd: 112/16-17)

(devamı yarın..)