NAMAZ VAKİTLERİ (3)
Salı, 04 Nisan 2017 00:00

NAMAZ VAKİTLERİ  (3)

(...dünden devam)

''Rabbin, senin gecenin üçte ikisinde, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir topluluk da (böyle yapıyor)"(Müzzemmil Sûresi: 20) âyetinde bazı sahabîlerin de gece namazı kıldıklarını öğreniyoruz.

İnsanın meşgalelerini atmış olduğu o sakin sâatlerde yapılan ibadet ruhu çok etkiler. "Gerçekten gece kalkıp ibâdet etmek, oturaklı ve geceleyin okumak daha etkilidir" (Müzzemmil Sûresi: 6) âyetinin bildirdiği üzere gece ibâdeti insan ruhuna bambaşka bir huzur ve lezzet verir, insanı manevî derecelere yükseltir.

79’ncu âyetin sonunda bu gerçeğe işaret buyurularak Allah'ın, gece ibâdetine devam eden Peygamber'i, yüce bir makama ulaştıracağı bildirilmektedir. Bu Makâm-ı Mahmûd üzerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır:

Kimine göre Makâm-ı Mahmûd şefâat makamıdır. Allah, Muhammed Aleyhisselâm'ı, kıyâmet gününde şefâat edecek bir makama ulaştıracaktır. Hiç şüphesiz Peygamber Aleyhisselâm'ın, Allah katında derecesi büyüktür ama, Makâm-ı Mahmûd'un, şefâat makamı olduğuna dair âyette en küçük bir delil yoktur. Bu konudaki rivayetlerin abartıldığını ve zamanla oluşturulduğunu sanıyoruz. Gerçeği Allah bilir.

Bir kısım müfessirlere göre de Makâm-ı Mahmûd, Allah'ın, onu Arşta kendisiyle beraber oturtacağı makamdır (Câmi'u'l-beyân: 15/145-148). Bu konuda da bazı haberler zikredilir ki bunlar da şefâat haberleri gibi sonraki asırlarda ortaya atılmış şeylerdir. Bir kulun Allah ile beraber tahta oturması muhaldir. Allah, insan gibi olmaktan münezzehtir. Cenabı Hak Kur'ân'da müteaddid defa kendisi izin vermeden huzurunda kimsenin şefâate cesaret edemeyeceğini vurgularken bu şefâat haberleri sanki âyetlere meydan okumaktadır. Âhiret halini de Allah'tan başka kimse bilmez. Âyette, Peygamber'e, gece ibâdetinin faziletiyle Allah'ın, kendisini yüksek ma'nevî dereceye ulaştıracağı buyurulmaktadır. Manevî mertebeler pek çoktur. Peygamber Aleyhisselâm bu derecelerin en yükseğine çıkarılmıştır. Kıyâmette değil, kendi hayâtlarında ve vefatından sonra da onun ruhu manevî derecelerin en yücesindedir.

***