DÖRT SORU (2)
Salı, 07 Mart 2017 00:00

DÖRT SORU (2)

(...dünden devam)

Bu ve mütakip âyetler, müslümanlarla müşriklerin, zaman za­man bir araya gelip konuştuklarını, tartıştıklarını; müslümanların, müşrikleri hayra teşvik ettiklerini gösterir. Demek ki müslümanlarla müşrikler arasındaki ilişki tamamen kopuk değildi. İki taraf birbirine gönülden ısınmasa da birbirinin akrabâsı olan bu insanlar, normal ilişkilerini sürdürüyorlardı. Aralarındaki diyalog devam ediyordu. Tamamen birbirine düşman, birbiriyle hiç konuşmayan insanlar değillerdi. Onüç yıllık Mekke devri böyle sürmüştür. Bunlar ara­sındaki soğukluğun sebebi, inanç idi, kişisel düşmanlık değildi. İnanç ayrılığı yüzünden bu insanların araları soğumuş ise de yine aynı toplum, içiçe yasamıştır. Hattâ aynı evde mü'min, müşrik bera­ber yaşamışlardır. Baba müşrik, oğul mü'min, koca müşrik, kadın mü'min olan âileler vardı. Hz. Peyğamber'in kızı Zeyneb mü'mine iken kocası Ebû'l-Âs müşrik idi.

3) Kur’ân-ı Kerim ölülere okunmak için değil, dirileri yola getirmek için indirilmiştir. Yasin Suresinde Kur’ân’ın indiriliş amacı gayet açık olarak vurgulanır:

"Biz ona (Muhammed'e) şiir öğretmedik, (şiir) ona yakışmaz da. O(na vahyedilen) sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır. (Bu Kur'ân Muhammed'e vahyedilmiştir) Ki, diri olanları uyarsın ve inkâr edenlere de (azâb) söz(ü) hak olsun." (Yasin: 69-70)

Yâsîn: 69-70’nci âyetlerde Allah'ın, Hz. Muhammed(sav)e şiir öğretmediği, zâten şi'rin ona yakışmadığı; ona vahyedilenlerin, bir öğüt ve açık bir Kur'ân olduğu buyuruluyor. Bu Kur'ân ona vahyedilmiştir ki diri olan yani duygusu, düşüncesi olan temiz yürekli insanları uyarsın. Bu sözü dinlemeyen inançsız nankörlere de söz gerçekleşsin. Onlar için gerçekleşecek söz; inkârcılara, şeytâna uyanlara Allah'ın, azâbedeceği hakkındaki uyarısıdır ki Secde Sûresinin 13’ncü âyetinde belirtilmiştir.

Demek ki Kur’ân’ın amacı okunup anlaşılması ve buyruk­la­rının uygulanmasıdır. Gazalî’nin deyişiyle Kur’ân Allah’ın insanlara mesajı, mekbutubu, talimatıdır. Mektubun amacı anlamadan sözle­rinin tekrarı değil, anlaşılıp gereğinin yapılmasıdır. Kur’ân’ı şiir gibi okumak, ya da Kur’ân’a binbir musiki makamlarını katıp okumak, tek kelime anlamadan hatimler yapmak Kur’ân’ın amacı değildir. Abdullah bn Mes’ûd “Biz bir âyetin içerdiği manaları, hükümleri tam anlayıp kavramadan ötekine geçmezdik, bazen bir âyet üzerinde bir hafta dururduk” demiştir.

Amaç ne ölülere hatim indirmek ne de mevlitler okumaktır. Ama maalesef din gittikçe şova dönüştürülmektedir. Mehmet Âkif bu konuyu ne güzel özetlemiş:

Ya açar da bakarız nazm-i celîlin yaprağına

Ya da üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur’ân bunu hakkıyle bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için

4) Hz. Peygamber zamanında cenaze namazı dört tekbir ile kılınırdı. Ne namazdan önce ne de sonra hak helal ettirme, bugünkü dozu gittikçe artan şov konuşmaları yoktu. Maalesef cenaze tören­lerine pek çok bid’at katılmıştır. Size Peygamberimiz zamanında uygulanan sade cenaze namazını İlmihalimizden naklediyorum:

(devamı yarın..)