KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI (MODERNİZM) (2)
Salı, 22 Kasım 2016 00:00

KUR'ÂN'A YAKLAŞIMDA İSLÂH AKIMI (MODERNİZM) (2)

(...dünden devam)

Çağlar içinde ortaya çıkmış olan hatâlardan, bid‘atlerden kaçınmak, Peygamber’in açıkladığı İslâm’a dönmek, İslâhât akımının temel düşüncesidir ki bu düşünce, Sünnîliğin başlangıcından beri vardır. Muhammed Reşîd Rızâ’ya göre her kuşakta sünneti savunan, bid‘atlere karşı duran insanlar çıkmıştır (Bkz. Tefsîr: 7/143) Her çağda inancı tazeleyen ve Sünnet yoluna canlılık kazandıran bir müceddid (veya müceddidler) yetişmiştir.

Ancak İslahçı liderler kendi zamanlarında genelde garîb kalmışlardır. Nitekim Hadîste de: “Dîn garîb olarak başladı ve garîb olarak avdet edecektir. Garîblere ne mutlu!”[1] buyurul­muştur.

Zamanlarındaki sapmaların ve önyargı ile şartlanmış âlimlerin tepkisine rağmen Sünnetin muhâfızları olarak ortaya çıkan Yenilikçiler, İslâm’ın sâf değerlerini korumaya çalışmışlar ve dinin bu sade halini hayata geçirmek için çaba harcamışlardır.

B) Çağımız İslâm Anlayışında İslâh:

Yukarıda ana çizgileriyle açıklanan tarîhî, kültürel yöntemin bir devamı görülen modern Yenilikçilik Akımı, son derece verimli bir kuşağın yetişmesine sebebolmuştur. 19’ncu yüzyılın sonundan itibaren başlayan modern İslâh akımı, İslâm dünyâsında önemli düşünce gelişmesi sağlamıştır. Yirminci asır başlarında yetişmiş olan Bu Yenilikçi önderlerin başında Cemalu’d-dîn Afgânî (1839-1897), Muhammed Abduh (1849-1905) ve Abdu’r-Rahmân el-Ke­vâkibî (1854-1902) gibi âlimler zikredilirse de 19’ncu asrın son yarısında, Osmanlı Devletinde, özellikle İslâm’ın başkenti olan İstanbul’da meydana gelen kültürel hareketler ve akımlar, Yenilikçiliğin zeminini hazırlamıştır. Çeşitli faktörler, İslâm dünyasında düşünce gelişmesine neden oldu.

Yenilikçiler dinî düşünceye yeni bir ruh verip onu hayata geçirmeyi ve böylece topluma egemen olan sosyo-kültürel donukluğu kırmayı amaçlıyorlardı. Bu amaçla onlar sürekli olarak şu âyete vurgu yapıyorlardı: إنَّ اللهَ لاَ يُـغـَيّـِرُ مَا بِـقَـوْمٍ حَتـّ'ـى يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ: Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez.” (Ra‘d: 87/11) (Bkz. el-‘Urvetu’l-Vuska, sayı 17, Eylül 1884, ikinci baskı, Reşîd Rızâ, Tefsîr: sûre: Enfâl: 93/53’ncü âyeti üzerine; 10/46-59, Muhammed Abduh, Risâletu’t-Tevhîd: s. 178).

Bunun için yenilikçi düşünce, mevcut durumu düzeltme çevresinde yoğunlaşmıştı. Bu hedefe varabilmek için, Câhiliyye döneminin hortlaması saydıkları tarîkat kuruluşlarına, dervişliğe ve tutucu gruplara karşı savaş açtılar.

Kendilerini çağın şartlarına göre yenileyemeyen öğretim kurumlarını islâh etmeyi,bilimsel çalışmaları güçlendirmeyi, teknolojiyi güçlendirip yaygınlaştırmayı öğütlüyorlardı.

(devamı yarın..)


[1]. Müslim, İmân: 232, Tirmizî, İmân: 13, İbn Mâce, Fiten: 15, Dârimî, Rikak: 42, İbn Hanbel, Müsned: 1/184, 398, 2/177, 222, 389, 4/73