KADININ KENDİSİNİ HİBE ETMESİ SORUNU (3)
Cuma, 07 Ekim 2016 00:00

KADININ KENDİSİNİ HİBE ETMESİ SORUNU (3)

(...dünden devam)

Zeyneb Zeyd'den ayrılıp iddetini tamamladıktan sonra Allah'ın Elçisi, Allah'ın vahyine dayanarak onunla evlenmiştir. Tâ ki kendisi bu davranışıyle mü'minlere örnek olsun ve bundan böyle gerektiğinde mü'minler, evlâtlıklarının boşanmış karılariyle evlenmekte bir güçlük çekmesinler. Olayı Allah'ın bu hikmetine dayandıran Ahzâb 37. âyetin sonunda Allah'ın emrinin mutlaka yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Şimdi bu konudaki âyetlere bakalım:

: 36 - Allâh ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. 37- Allâh'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip özgürlüğe kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allâh'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allâh idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allâh'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir. 38- Allah'ın kendisine takdir ettiği bir şeyi yerine getirmekte, Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce geçenler arasında da Allâh'ın yasası böyle idi. Allâh'ın emri, olup bitmiş bir şeydir. 39- (Peygamberler), Allâh'ın mesajlarını duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak Allâh yeter. 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden birinin babası değil, fakat Allâh'ın Elçisi ve peygamberlerin hâtemidir. Allâh her şeyi bilendir." (Ahzâb: 36-40)

36’ncı âyette Allah ve Elçisi, bir şeyin yapılmasını emrettikleri zaman artık hiçbir mü'minin o işe itiraz edemeyeceği belirtildikten sonra 37’nci âyette Peygamber(sav.)in, evlât­lığı olan Zeyd'in boşanmış karısıyla evlenmesinin, Allah'ın emriyle olduğu belirtilmektedir.

Sûrenin baş tarafında evlâtlığın, insanın gerçek oğlu olmadığı, oğul ile baba arasındaki hükümlerin, evlâtlık ile evlât edinen arasında da aynen yürümeyeceği belirtilmişti. O zamana dek evlâtlık, kişinin kendi oğlu sayılır, ona varis olur, bunlar birbirlerinin kız veya karısıyla evlenemezlerdi. Bu câhiliyye geleneğinin, İslâm toplumundan kaldırılması gerekiyordu. Tâ ki boşama veya ölüm halinde gerekirse evlâtlık, evlâd edinenin veya evlât edinen, evlâtlığının karısıyla, kızıyla evlenebilsin. Geleneğin tutarsız engelleri ortadan kalksın.

38-40’ncı âyetlerde de Peygamber'in bu işi Allah'ın emriyle yaptığı, Allah'ın buyruğunu yerine getiren Peygamber'e bir sorumluluk ve güçlük olmayacağı, bundan dolayı onun kınanamayacağı, Allah'ın emirlerini duyuranların, bu görevlerini yaparken Allah'tan başka hiç kimseden korkup çekinmeyecekleri, Allah'ın onları koruyacağı; Muhammed'in, başkalarının babası değil, Allah'ın Elçisi ve peygamberlerin hâtemi olduğu, Allah'ın her şeyi bildiği belirtiliyor.

(devamı yarın..)