ÂHİRET HAKKINDA AYRINTIYI SADECE ALLAH BİLİR (4)
Pazartesi, 03 Ekim 2016 00:00

ÂHİRET HAKKINDA AYRINTIYI SADECE ALLAH BİLİR (4)

(...25.09.2016 tarihli yazının devamı)

Zümer: 69-70: İkinci kez Sûra üflemekle bilinç verilen canlar ayılır, kalkarlar. Melekler sıra sıra dizilir, kâinâtın Rabbi ve Yüce Divanın Hâkimi Allah gelir. O'nun güzelliğinin nuru Yeri aydınlatır. Yer, O'nun nuru ile parıl parıl parlar. Yüce Divan kurulur. Kitap ortaya konur, herkesin yaptığı işlerin kayıt defterleri açılır. O adâlet divanında sadece yazılı kayıtla da yetinilmez. Bunun yanında peygamberler ve tanıklar (peygamberlerin varisleri olan âlimler) de getirilir. Onlara, her kişinin yaptığı işlerin, Allah tarafından gönderilen dine uyup uymadığı sorulur. Tutulan zabıtlar ve tanıkların tanıklığı ile tam adaletle hüküm verilir. Hiç kimseye kıl kadar haksızlık edilmez. Herkesin neler yaptığını gayet iyi bilen Allah, herkese yaptığı işin karşılığını tam verir.

Allah herkesin yaptığı işleri gayet iyi bildiği halde zabıtların açılması, peygamberlerin ve tanıkların getirilmesi, herkesin o mahkemede aslâ haksızlık edilmediğine iyice kani olması içindir. Hâkim dâvâdaki olayların nasıl geçtiğini bilir, zabıtlar da bunları ayrıntılarıyla tespit eder, peygamberler ve tanıklar da bunları anlatırsa artık o mahkemenin adâ­letinden kuşku duyulmaz.

Âhiretteki Yüce Mahkeme sahnesini canlandıran bu iki âyetten sonra Mahkeme kararının sonucu olarak kâfirlerin cehenneme, mü'minlerin cennete götürülmesini canlandıran iki kıyâmet sahnesi daha sergilenmektedir:

71-72: Kâfirler bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Ayrı ayrı gruplar halinde, herkes karakterine, günahına uygun bir cemaatle cehenneme gönderilir. "Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapıya onlardan bir bölüm ayrılmıştır." (Hicr Sûresi: 44). Bu kapılardan birinden girecek olan gruplar, cehennemin önüne getirilince hemen kapılar açılır ve muhafızlar, o hükümlüleri azarlayarak şöyle derler: ''Size kendi içinizden çıkmış, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve sizi bu gününüze karşı uyaran elçiler gelmedi mi?'' derler. Onlar da elçilerin geldiğini, fakat kendilerinin onların sözlerini dinlemedikleri için, Allah'ın, şeytana uyanları cehennemde cezalandıracağı hakkındaki kararına çarpıldıklarını söylerler. Sonra onlara hemen cehennemin kapılarından içeri girmeleri söylenir.

Âyetin sonunda da böbürlenenlerin sonunun ne kötü olduğu vurgulanıyor. Bu son söz, ya cehennem muhafızlarının sözünün devamıdır yahut bağımsız bir hükümdür. Yüce Allah, cehennemdekilerin yerinin kötülüğünü bu sözüyle vurgulamaktadır. Şimdi cehennemdekiler azâb içinde kıvranırken bize, bunun tam karşıtı olan sahne sunulmaktadır:

73-74: Şirkten, günahlardan korunanlar da bölük bölük cennete götürülürler. Henüz onlar cennete varmadan, ikram için cennetin kapıları açılır ve girişlerine hazırlanır ki Rabbin konukları geldikleri zaman kapının açılmasını beklemesinler. Onlar cennete girince cennetin muhafızları onları şöyle selâmlarlar: "Selâm size, hoş geldiniz, her türlü kötü şeylerden temizsiniz. Dünyada tertemiz hareket ettiniz, güzel davrandınız. Artık ebedî kalmak üzere cennete giriniz!" derler. Bu ikram ve güzel sözlerle karşılaşan Rabbin konukları, sözünde durup kendilerini istedikleri yerinde oturacakları cennet yurduna sokan Allah'a hamdederler. Sahnenin sonunda da “Çalışanların ücreti ne güzeldir!" buyuruluyor. Cehennemliklerin durumunu tasvir eden âyetlerin sonundaki: "Böbürlenenlerin yeri ne kötüdür!" sözüne karşılık cennetliklerin yerleri tasvir edildikten sonra "Çalışanların ücreti ne güzeldir!" denilmektedir. Bu söz de ya cennetliklerin sözünün devamıdır, ya da bağımsız bir hükümdür. Allah bize onların ücretinin güzelliğini vurgulamaktadır.

(devamı yarın..)