KENDİNİ BİLEN ALLAH’I BİLİR HADİS Mİ? |
Çarşamba, 27 Temmuz 2016 00:00 | |||
KENDİNİ BİLEN ALLAH’I BİLİR HADİS Mİ?* Sayın Hocam, yazılarınız benim için çok kıymetli. İşime gelince ilk işim Internet’e girip, gazetedeki yazılarınızı okumak oluyor. Bu bana huzur veriyor. İyi ki varsınız. Değerli Hocam, "Kendi nefsini bilip öğrenen, Rabbini hakkıyla bilir" hadisini tam olarak anlayabilmek için günlerdir kafa yoruyorum. Yunus Emre de buna değinmiş, Hacı Bektaşı Veli de, Mevlana da. Hocam ne olur bunun manasını kavrayabilmeme yardımcı olun. Kişi nefsini nasıl bilir ve öğrenir? Bu hususu gazetedeki yazılarınızda işleyebilirseniz çok memnun olurum Cevap: Allah, insana, Emir Âleminden olan nefis (ruh) nu runu vermiştir. “De ki: Ruh Rabbimin Emrindendir.” (İsra: 85); “İnsana kendi ruhumdan üfledim.” (Hicr: 29) âyetleri ruhun değer ve şerefini gösterir. Peygamber (selâm ona) da: “Nefsini bilen Rabbini bilir!” buyurmuştur. Hadisçiler bu rivayeti asılsız, uy durma görürler. Ancak Tasavvuf kitapları bu sözle doludur. Fususunda bu sözü hadis olarak zikreden İbn Arabî: “Hadis rivayeti açısından bu söz sahih olmasa da biz keşif yoluyla bunun ha dis olduğunu biliyoruz” (Fusus: 1/145) demiştir. (Keşfu’lHafâ: 2/262, Söhreverdî, Avârifu’lMa‘ârif, s. 546547) İnsanın ruhu, Hakk’ın görüntü aracıdır. Ruh, doğrudan değil, cisimlere bürünerek görünür. Allah’ın sıfatını en iyi gösteren, insandır. Çünkü Allah insana kendi ruhundan üflemiştir. Nefis fizik bünyede bulunan ruhtur. Fizik bünyeden ayrılan, soyutlanan nefse ruh denilir. Nefis fizik cisme hayat soluğu veren, nefes alan candır. Yüce Allah, Mülk ve Melekûtunun (fiziksel ve ruhsal âlemlerin) gizemlerini ve Ceberut (hükümranlık) âleminin harika sıfatlarını insana lütfetmiştir. En büyük mu’cize olan insan, tüm âlemin kopyası, özüdür. Çünkü Yüce Hak, kendi isim ve sıfatları nı en güzel biçimde insanda göstermiştir. Bundan dolayı hem Tevrat’ta, hem de Peygamberimizin hadisinde Allah’ın, insanı kendi suretinde yarattığı belirtilmiştir. İşte bu gözle kendi nefsini düşünen ve bilen kimse, Rabbinin kendisinde tecelli ettiğini göre rek O’nun aşkıyla mest olur, o zaman Şeyh Galib’in deyişiyle kendisinin “Bir genci mutalsam: sihirli bir hazine” “Zübdei âlem: Evrenin özeti olduğunu anlayarak nefsine hayran kalır. Nefsine bakarken artık kendisini değil, Rabbini görür. İbnu’d Debbâğ’ın deyişiyle: “Bu haberin hakikatini anlaya bilmek için nefsi eğitimlerle, ibadetlerle yüceltmek gerekir, nefsini temizlemeyen, onun hakikatini bilemez. Nefis de ancak tam bir kalb riyazetiyle (eğitimiyle) temizlenebilir. Tezkiye (arındırma, temizleme) ile kalb arınır, saf, şeffaf olur. Şeffaflığı sonucunda kendi kendisini görmeğe başlar. Böyle olunca Yüce Hak’tan zatına görünen ışık ile kendisinin, Hakk’ın varlığının bir kopyası ol duğunu bilir. Kendisinde bulunan harika sanatı, gönül açan çeşitli hikmet vasıflarını görür. Kendisinde bulunan mükemmelliğe hayran kalır. Gönül temizliği ne denli artarsa idraki, sırlara vakıf olması ve keşfi de o derece artar. İdraki arttıkça harika sanatların en de ğerlisi olan Küllî cemal kendisine görünmeğe başlarki bu mertebeye cemal âlemi denilir ve görünen bu âleme âşık olur. O aşk ile ilerler ve güzelliği yaratan yüce Hakk’ın sevgisine yükselir. Âlemde var olan her güzellik O’ndandır, O’nunla vardır.”
|