YASAK OLAN TEFECİLİKTİR
Pazar, 22 Mayıs 2016 00:00

YASAK OLAN TEFECİLİKTİR*

Sayın Ateş USA’da yaşayan bir Türküm. Buradaki birikimimi Tür­kiye’ye yatırım olarak getiriyorum. Bir ticarethane kurduk fakat Tür­kiye’deki kanun dışı iş yapan haksız rekabetin yanında para kazanmamız çok zor. Biz işçi, sigorta, vergiler ve vergilendirilmiş mamulatla çalı­şıyoruz. Rekabetin çoğu kaçak, kayıt dışı ekonomi standartlarında çalı­şıyor. İlgili kurumlarla da devletin hattâ kanun diye çıkardığı yasalar yürümüyor. Bu durumda yabancı yatırımcı gelmez. Belki bir gün yürür ama biz o güne erişir miyiz onu Allah bilir. İşte bu durumda abim hazine bonosu, devletin tahvilini öne sürdü ve onu yaptık. Fakat bu bana çok dokunuyor. Nereden bakarsanız bakın faiz. Dünyayı da değiştiremeyiz. Siz ve sizin gibi meselâ sayın Nuri Öztürk bu tür kazançların haram olmadığını söylüyorsunuz. Kaynağınız nedir?

Kur’ân’ı bilip kendi fikrinizi mi söylüyorsunuz? Çünkü Kur’ân, Allah’ın bize verdiği aklı kullanmamızı emreder. Siz de bunu mu yapıyorsunuz? Kur’ân’da hiç kimse kimsenin günahını yüklenemez der. Ben de bunu yarın Allah’ın huzurunda işte hocalar böyle dedi, ben de böyle yaptım, günah onlarındır diyemem. Teknoloji ve batının getirdiği ekonomik düzende, dinden çıkmadan ticaret yapmak çok ama çok zor. Hele bir de buna Türkiye’nin çapraşık sistemi eklenince. Saygılarımla...

Cevap: Evvelâ ben kimsenin günahını yüklenmek niyetinde de­ğilim. Böyle bir ayrıcalık ve özelliğim de yok zaten. Hiç kimsenin de yoktur. Ama kanaatime göre Kur’ân’ın yasakladığı riba (reel faiz) ihtiyaç sahibi insana verilen ödünçten alınan fazlalıktır. Hazine bonosunu devlet çıkarıyor; bankalar ise kanunla kurulmuş kâr amaçlı kurumlardır. Bunlar ihtiyaç sahibi değiller.

Hazine bonosu, devletin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak, yatırım yapmak için çıkarılır. Banka da mudilerinden topladığı parayı çalıştırır, kredi verir, ondan kâr sağlar. Hazine bonosu almak, yatırımların hızlanmasına, iş alanlarının açılmasına, yolların zamanında yapılmasına, fabrikaların kurulmasına yardım eder. Bu da iş sahaları açar, bu işlerde işsiz insanlar çalışarak ailelerini geçindirirler. Şimdi bu durum ülkenin aleyhine midir, lehine midir? Bir düşünün. Herhalde bunun ülke aleyhine olduğu söylenemez. Çünkü bundan kamu yararlanır.

Bana kaynağımı soruyorsunuz. Kardeşim kaynağım Kur’-ân’dır. Kur’ân’ın yasakladığı riba sistemi yoksulları ezen tefeciliktir. İşte âyet:

“Ey inananlar, kat kat ribâ yemeyin, Allah'tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nisâ: 98/130)

Nisa Suresinde bulunan bu âyet kat kat ribayı, yani tefeciliği yasaklamaktadır. Nisa Suresi, iniş tarihi bakımından 98’nci Sure’dir. Bundan önce inmiş olan ve iniş tarihine göre 92. sırayı alan Bakara Suresi’nin 280’nci âyetinde, eli darda olan borçluya süre tanınması, hattâ borcun, o kimseye sadaka olarak bağışlanması öğütleniyor.

Demek ki ribânın haram kılınmasındaki temel amaç, yoksulu ezil­mekten korumaktır. Bu âyetlerin indiği zamandaki toplum yapısını ve riba uygulamasını bilirsek amaç daha iyi anlaşılır. Bu âyetler indiği za­man zengin para babaları, bir ihtiyaçlarını karşılamak üzere kendi­le­rinden ödünç alanlara büyük oranda faiz koyarlar. Süre dolunca borç ödenmezse süre artırılır, fakat faiz de artırılır, kısa bir zaman içinde ve­rilen ödünç paranın faizi, ana parayı geçer, ana para birkaç kez katlanırdı. Bu ise yoksulları eziyordu. İşte yoksulların ezilmesini önle­mek için Kur’­ân ribayı kaldırmıştır. Ama modern ekonomilerde bankalar ekonominin vazgeçilmez unsurları olarak karşımızdadır. Bunla­rın mudilerine verdik­leri faiz miktarı yıllık % 3 civarındadır. Şimdi bunu 1500 yıl önceki tefe­cilikle aynı tutmak gerçekçi olmaz. Bunu dünyaya uygulamaya kalkar­sanız ekonomi durur. Zaten kimse kabul de etmez. Siz faiz haram diye paranızı yastığın altında bekletirsiniz, herkes ticaret yapacak beceri ve imkâna sahip değil ya. Yastık altında para Allah korusun çalınabilir, telef olabilir. En azından enflasyonla erir. Öteki de bankadan veya devletten düşük faizle kredi alır, fabrika kurar, bir iki yıl içinde borcunu öder. Büyük bir iş adamı olur. Şimdi düşünelim: Neden İslâm, Müslüman’ın önüne engel çıkarsın ki?

Her şeye rağmen bunlar kendi görüşlerimdir, kimseyi bağlamaz. Herkes vicdanına göre hareket eder. İçine sinmeyen hiç faize de bulaş­masın. Ama ne kadar kaçsa bu düzende faiz onun bir yerlerine bula­şacaktır. Emekli maaşları nasıl veriliyor? Emekli Sandığı, Sosyal Sigor­talar, Bağkur nasıl çalışıyor da emeklilerin maaşlarını ödüyor?

 

*yazı arşivden alınmıştır