KUR'AN'I ANLAMAK (4)
Pazartesi, 15 Şubat 2016 00:00

KUR'AN'I ANLAMAK (4)

(...dünden devam)

Ebû 'Abdi'r-Rahmân es-Sülemî, Ebû Alî Dakkak'a sordu:

— Zikir mi daha tamdır fikir (düşünce) mi? Üstâz Ebû Alî ed-Dakkak:

— Şeyh ne düşünüyor bu konuda? dedi. Ebû Abdi'r-Rahmân:

— Bana göre zikir, fikirden daha tamdır. Çünkü yüce Allah zikirle vasıflanır, fakat fikirle vasıflanmaz (yani O zâkirdir, fakat Kur'ân'da O'nun fikrettiğinden (dü­şündüğünden) söz edilmemiştir. Allah'ın vasıflandığı şey, halka özgü şeylerden daha tamdır, dedi.

Üstâz Ebû Alî, bu sözü beğendi (Kuşeyrî, Risâle: 102).

Zikrin bir özelliği de yine zikr karşısına konmasıdır. Yüce Allah:

Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim" (Bakara Sûresi: 152) buyurmuştur.

Ebû'l-Hüseyn en-Nûrî şöyle demiş: "Her şeyin bir cezâsı vardır, ârifin cezâsı da zikirden kesilmesidir. İncîl'de şu var: 'Kızdığın zaman beni an ki ben de kızdığım zaman seni anayım. Benim sana yardımıma razı ol. Çünkü benim sana yardım etmem, senin kendi kendine yardım etmenden iyidir! (İncîllerde bu söze rastlamadım.) " (Risâle: 101-103).

Ebû İsmâ'îl 'Abdillâh el-Herevî, Menâzil'de zikri de üç dereceye ayırmıştır:

1) Birinci derece Allâh'ı dil ile övmek, O'na duâ etmek, yalvarmak, göze­timini, korumasını anmak şeklindeki zikirdir.سبحان الله و الحَمْدُ ِلله و لا إلَه إلاَّ الله و الله أَكْبَرُSubhânellahi velhamdu lillahi velâ ilâhe illâllahu vallahu ekber " tesbîhi, Allah'ı övme zikridir. " رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَ إنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَ تَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِىنَ Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhamnâ le nekûnenne mine’l-ḫâsirîn." (Bakara Sûresi: 201), " يا حَيُّ يَا قَيُّومُ برحمتك أستغيثُYa hayyu yâ kayyum bi-rahmetike esteğîsu" gibi du'âlarla Allah'ı anmak, du'â zikridir. "Allah bizimle beraberdir, beni görür, şâhidimdir" demek, ri'âyet zikridir (yani O'nun gözetimini ve korumasını anma zikridir).

2) İkinci derece, gizli zikirdir. Bu da bağlardan kurtulmak, kalb ile zikretmek, gaflet, unutma, kalb ile Rab arasında engel perdelerden kurtulmaktır. Kalble görür gibi Allah'ı anmak ve gönülden yaltaklanarak O'na münâcât etmektir.

3) Üçüncü derece, hakikî zikirdir. Bu da Allah'ın seni andığını görmen, kendi zikrinden kurtulup (kendi zikrinin farkında olmadan, kendi varlığını ve zikrettiğini unutup) Allah'ın bakasîyle zikretmendir.

Bu dereceye hakikî zikir denmesinin nedeni, bunun Rabden olmasıdır. Bunun kula nisbeti hakikî değil(izâfî)dir. Gerçek zikir, Allah'ın kulu anmasıdır. Bu zikir, kulun, Hakk'ın, kendisini zikrettiğini, kendisini yakınına ehil yaparak zâkirlerden kıldığını görmektir. Gerçekte bu zikir Allah'ın, kendi kendisini zikridir. Allah, bir kulu aracılığıyla, kulunu zikir ehli yaparak kendi kendisini anmaktadır. Zira bu durumda zikir, kalbi öyle istîlâ eder ki zâkiri resminden (görünüşünden) geçirir, müşâhede­siyle onu, kendi nefsini görmekten alıkor. Bundan dolayı: Allah'ı Allah'tan başka tevhîd etmemiş(birlememiş)tir; Allah'ı, Allah'tan başkası sevmemiştir" cümleleriyle ifade edilen özel bir zevk doğar.

(devamı yarın..)