Şu Hadîsi Şerîfleri dinleyiniz
Perşembe, 29 Eylül 2011 12:32

Şu Hadîsi Şerîfleri dinleyiniz:

“Fahişe bir kadın, susuzluktan nerdeyse ölecek olan bir köpeğin, bir kuyunun başında dolanıp durduğunu gördü. Pabucunu çıkarıp örtüsünü urgan yaparak, pabucuna bağladı. Onunla kuyudan su çıkarıp köpeği suladı. Bu yüzden affedildi.” (Müslim, b. 41, h.154)

Ebû Hüreyre’den gelen başka bir rivayette hadîs şöyledir: “Yolda yürümekte olan susamış bir adam, yol üstünde gördüğü bir kuyuya inip su içti. Çıktığında susuzluktan soluyan, toprak yiyen bir köpek gördü. ‘Bana ulaşan susuzluk buna da ulaşmış’ deyip kuyuya indi, pabucunu çıkarıp su doldurdu, ağzıyla da tutarak çıktı ve köpeği suladı. Allah ona teşekkür edip onu bağışladı.

– Ey Allah’ın Elçisi, bu hayvanlara iyiliğimizden ötürü bize sevap verilir mi? diye sordular.

– Her ıslak ciğer sahibine yapılan iyilikten ötürü sevap vardır, buyur­du.” (Müslim, Selâm: b. 41, h.153)

Ebubekir'in kızı Esma anlatıyor: “Güneş tutulduğu gün, Peygamber (s.a.v.) namaz kıldı ve sonra dedi ki: Cehennem bana o derece yaklaştı ki: ‘Ya Rabbi, dedim, ben de onlarla beraber miyim (yoksa)?’ Birden bir kadın gördüm. (Esma diyor ki: Zannedersem, Peygamber şöyle devam etti:) O kadını bir kedi tırmalıyordu. (Peygamber): ‘Bu nedir?’ dedi. Dediler ki: ‘(Bu kadın) Kediyi hapsetti, kedi açlıktan öldü’." (Buhârî, Enbiya: 54, Şirb: 9)

Ankara İbadullah Camiinde bir vaizin ağzından dinle­diğim şu ilginç hikâyeyi de kaydederek sözlerimi bi­tirmek istiyorum:

“Benim, Mehmet isimli bir şoför komşum vardı. Biraz paralandı. Bir gün kedi, evde bir leğen sütü içmiş veya devirmiş. ‘Vay, bu kedi hırsızlık yaptı!’ diye kızmış, ben­zini döküp kediyi cayır cayır yakmış. Ben bunu duyunca bir gün kendisine:

– Yahu, Mehmet sen ne yapmışsın? Hiç Allah'ın mahlûku yakılır mı? dediysem de

– Aman hoca, dedi, siz de bu lâfları söyleye söyleye kulaklarımızı tırmaladınız. Ben böyle şeylere inanmam.

Aradan bir zaman geçti. Bir gün Mehmet kamyonunu tamir için arabanın altına girmiş, uğraşıyormuş. Yanında da yanık sigarasını yere koymuş. Sigaranın ateşiyle benzin tutuş­muş ve Mehmet alevler içinde yanmış.

Hemen hastaneye kaldırmışlar. Duyunca sormağa git­tim. Ama adam her şeyden habersiz, sadece bir noktaya gözlerini dikmiş, şöyle bağırıyordu:

"– Kediyi uzaklaştırın! Kediyi!.."

İşte böyledir. Mazlûmun âhı zâlimde kalmaz. Allah biz­leri merhamet duygusundan mahrum etmesin ve letâfet-i Kur'ân ile kalbimizi yumuşatsın! Âmîn!

Hz. Peygamber’in uygulamasına aykırı hüküm

Bazı fıkıhçılar köpeğin dolaştığı yerde namaz kılın­ma­ya­cağı yargısına varmışlarsa da bu yargı, Allah Elçisinin uygula­masına aykırıdır.

Abdullah ibn Ömer'in anlatımına göre: "Allah Elçisi'nin mes­ci­dinde köpekler dolaşırdı, işerlerdi. Oraları temizlemek için su serp­mezlerdi. Buna rağmen orada namaz kılınırdı.” (Buhârî, Vudû': 33; Ebû Dâvûd, Tahâret: 137). Demek ki köpe­ğin dolaştığı yer pislenmiyor. Bu hadise dayanan kimi bilginler, köpe­ğin etinin de temiz (helâl) olduğu anlamını çıkarmıştır. Hayvanlara merhamet dinimizin temel kurallarındandır.

Köpek bulunan eve meleğin girmeyeceği rivayeti de evvelâ Kur'­ân'a, sonra sahâbîlerin uygulamasına, akıl ve mantığa aykırıdır. Çünkü Kur'ân: "Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, (onlar da) sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra (onlar), Rableri(nin huzuru)na toplanacaklardır" (En'âm Suresi: 38) buyurmaktadır.

Sorumlu olmadığı için günahsız bir hayvanın bulunduğu yere niçin melek girmesin? Meleğin girmeyeceği yer yoktur. Nerede insan varsa onu koruyan melekler de vardır orada. Kur’ân böyle söylüyor. Hattâ hakir görülen köpeği koruyan, yaşam şartlarını sağlayan ruhani varlıklar da vardır. Çünkü tüm hayvanlar olduğu gibi köpekler de birer sosyolojik toplumdur ve Allah onların da perçeminden tutup güdmekte, yaşamını sağlamaktadır. Allah’ın, perçeminden tutup güddüğü hayvandan melek kaçar mı? Hâşâ!

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş