EFENDİMİZİN GAYBI BİLMESİ İLE İLGİLİ BİR SORU? (2)
Cumartesi, 30 Ocak 2016 00:00

EFENDİMİZİN GAYBI BİLMESİ İLE İLGİLİ BİR SORU? (2)

(...dünden devam)

Hadis, temelde Bişr el-Has'amî ile oğlu sayılan Abdullah,yahut Ubeydullah veya Ubeyd b Bişr Has'amî'den gelmektedir. Başka bir ravîsi yoktur. Hem ikinci ravî meçhul üçüncü ve dördüncü ravîler de güvenilir bulunmadığı için hadis zayıftır. Ama Hadiste İstanbul'u fetheden için övünç bulunduğundan özellikle Sultan fatihe nasib­olan bu fetih, onun için bir iftihar vesilesi olarak kullanılmaktadır. Şeyh Arnavut da hadisin senedinin zayıf olduğunu söylemiştir. (Hadisin kaynakları içinel-Mek­tebetu'ş-Şâmile'ye bakabilirsiniz)

Gayb: gözden gizli kalan şeye gayb dendiği gibi, duyularla algılanamayan, insanın bilgi sınırı dışında kalan şeye de gayb denilir. Daha genel bir deyimle: İnsanın gözlem ve deney sınırları dışında kalan şeye gayb denilir. Bir zaman bilinmeyen şey, sonra insanların icadettikleri bilimsel ve teknik araçlarla biliniyorsa aslında o gayb değildir, insanın bilgi sınırı içindedir. Meselâ bir gün sonraki hava durumu, mete­oro­lojik âlet ve duyularla saptanıyorsa bu, gayb sayılmaz. Çünkü bu, insanın bilgi alanı içinde kalır.

Kur'ân'a göre varlıklar iki kısma ayrılır: Beş duyu ile algılanabilen maddî kâinât ki buna şehâdet âlemi denilir; beş duyudan gizli kalan metafizik âlem ki buna da gayb âlemi denilir. Bu ayırım yaratıklar içindir. Yaratan için gayb yoktur, hepsi görülür ve bilinir şehâdet âlemidir. Gayb âlemi, kâinâtın ruhu durumundadır.

Ma‘nevî varlıklar da iki kısma ayrılır:

1) Bir kısmının delîli yoktur, varlığını Allah'tan başka kimse bilmez. Kâinâtta duyularımızdan saklı nice varlıklar vardır ki bunları ancak Allah bilir. "Ğaybın anah­tarları O'nun yanındadır; onları, O'ndan başka kimse bilmez." (Kaf: 34/33) âyeti, gaybın bu kısmına işâret etmektedir. Allah'ın bilgisi, kazâ ve kaderi hep bu gayb­dandır.

"Eğer ben gaybı bilseydim, kendime çok hayır (mal, mülk) sağlardım (gizli defineleri bulup çıkarır, zengin olurdum). (A‘râf: 39/188) âyetinde ise Peygamber'in gaybı bilmediği; eğer gaybı bilmiş olsa, dünyanın gizli hazinelerini çıkarıp çok mal sahibi olacağı bildirilmektedir. Âyetin asıl amacı, Allah'tan başka kimsenin gaybı bilmediğini anlatmaktır.

2) Bir kısım varlıklar da vardır ki algılanamaz, fakat mevcudiyetleri delîl ile anlaşılabilir. Allah, Allah'ın sıfatları, melekler, âhiret, cennet ve cehennem bu tür gaybdandır (Matta: 6/5-6 ).

Bu konuda insana lütfedilen firaset makamı hakkında da biraz bilgi vermekte fayda vardır:

Firâset ruhsal evrimin önemli mertebelerindendir. Özellikle İslâm mutasav­vıfları, firâset üzerinde derinlikli yorumlar yapmışlardır.

Ebû Hafs en-Neysâbûrî şöyle demiş: "Kimsenin, başka bir kimsenin yaşayışı üzerinde firâset yapması (onun gizli hâlini kalb gözüyle görmeğe çalışması) doğru değildir. Ancak mü'minin firâsetinden (insanın içini okuyacağından) sakınılır. Çünkü Peygamber (s.a.v.): "Mü'minin firâsetinden sakının, zira o, Allah'ın nûruyla bakar" (Buhârî, Rikak, 38) demiş, "Mü'minler hakkında teferrüs edin (onların iç hallerini araştırın)" dememiştir.

(devamı yarın..)