KUR’ÂN’A KRONOLOJİK YAKLAŞIMIN ÖNEMİ NEDİR? *** ELİNE HER KALEM ALAN MEAL YAZARSA SONUCU BU OLUR
Perşembe, 21 Ocak 2016 00:00

KUR’ÂN’A KRONOLOJİK YAKLAŞIMIN ÖNEMİ NEDİR?*

Cevap: Bildiğiniz gibi Kur'ân, Hz. İsa'dan sonra bazı Hıristiyan din adamlarının, eski inançlardan adapte ettikleri üçleme inancını reddeder. Ve Hz. İsa’nın, hayatında böyle bir inancı aşılamadığını, kendisinin ve anasının Allah'tan ayrı tanrılar olduğunu söylemediğini bir temsil, Allah ile İsa arasında bir konuşma tarzında anlatır. Olay Hz. İsa’nın ölümünden sonra vuku bulan bir olaydır. Fizik varlığının ölümüyle Allah'ın huzuruna gelen İsa’ya yüce Allah, insanlara kendisinin ve anasının tanrı olduğunu söyleyip söylemediğini soruyor ve İsa da böyle bir şey söylemediğini, insanlara sadece Allah'a tapmaları gerektiğini söylediğini belirtmektedir. İncil, Hz. İsa’nın, hayatında verdiği mesajlar, müjdelerdir. Oysa Kur'­­ân'ın anlattığı, ölümden sonraki bir berzah halidir. Bunun İncil'de olmasını nasıl düşünüyorsunuz, bilemem.

 


 

ELİNE HER KALEM ALAN MEAL YAZARSA SONUCU BU OLUR*

Kur’ân-ı Kerîm meallerindeki farklılık konusunda bilgilerinizi rica ediyorum. Farklı zamanlarda yapılan meallerde kelimeler değişik olabilir ama anlamca aynı olmalıdır. Örneğin Ahzab Suresi 59’uncu âyetle ilgili iki ayrı meal var. Birincisi: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” İkincisi: “Ey Peygamber, eşlerine ve kızına ve iman edenlerin kadınlarına de ki, çarşaflarını sıkı örtsünler. Bu onların tanınmamalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır.” Bunlardan hangisi doğru. Bu iki meale göre çok farklı algılamalar yapılabilir.

Cevap: Her eline kalemi alan, ticari gaye veya şöhret amacıyla meal yazmaya soyunursa işte böyle olur. Piyasadaki meallerin büyük bir kısmı çarpıtmalarla ve ön yargılarla doludur. Ahzab Suresi’ndeki âyetin orijininde, “En yu’rafne” kelimesi geçer. Temel kelime budur. Bunun anlamı, tanınmaları demektir. Birinci örnek benim yaptığım mealden hırsızlamadır.

Şimdi o konuda benim mealimi aktarıyorum. Karşılaştırın, hırsızlamayı görürsünüz: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle, (Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir” (Ahzab: 59).

Öteki meal örneği ise yanlıştır. Orijinale aykırı olduğu gibi anlamsızdır da... Âyet, hür kadınların örtünmelerini emrediyor. Çünkü o toplumda kadın örtünürse hür olduğu bilinir ve gençler onun ardına düşmezlerdi. Ama örtünmezse onu cariye sanır, ardına düşer, sataşırlardı. O zamanki toplumun değeri buydu. Şimdi “tanınmamaları” şeklinde bir mana bu anlayışa uyar mı? Bunu tanınmamaları şeklinde çeviren ya bilgi eksikliğinden veya kasten çarpıtmıştır. Gerisini siz hesap edebilirsiniz.

 

*yazı arşivden alınmıştır