TEFSİRİMİZDE METODUMUZ (4) |
Pazartesi, 11 Ocak 2016 00:00 | |||
TEFSİRİMİZDE METODUMUZ (4)(...dünden devam) Bu maksatla Tefsîrimizin 12 cildini tarayıp temel konuları tertîb ve tasnîf ederek alfabetik sıraya koydum. Tabii sadece konu isimlerini saptamak yetmez. Asıl zorluk bundan sonra başlar. Bir konu hakkında Kur’ân-ı Kerîm’in çeşitli yerlerine serpilmiş bulunan âyetleri bir araya getirip kompoze etmek gerekir. Ayrıca Kur’ân’da konuların ele alınıp açılımı bakımından sûre ve âyetlerin iniş tarihi, yani nüzûl sırası çok önemlidir. Çünkü Kur’ân, önce bir konuya kısa işaretler yapar, bu vecîz ifadeler veya işâretler, daha sonra inen sûrelerde değişik söylemlerle açılım gösterir. Bu tesbit edildiği takdîrde Kur’ân düşüncesinin gelişme seyri daha iyi anlaşılır ve Mesajın ruhunu, doğrultusunu, temel amacını daha iyi kavramak mümkün olur. İşte bu amaca ulaşabilmek için âyetleri, sûrelerin iniş sırasına göre düzenleyip tefsîr etmeğe çalıştım. Kur’ân-ı Kerîm’in temel amacı tevhîd (Allah’a îmân), me‘âd (âhiret) ve sâlih amel(ibâdet, güzel ahlâk)tır. Kur’ân’ın temel prensibi olan bu konular, hemen her sûrede değişik söylemlerle dile getirilir. Fakat öyle soyut ifadelerle değil, somutlaştırılarak, filmleştirilerek anlatılır. Bu temel prensiplerin ruha yerleşmesi için kıssalar, hikâyeler sunulur; bu prensipler kıssaların başına, arasına, sonuna yerleştirilir. İnsan, hikâyeyi okurken veya filmi izlerken doğal olarak bu prensipleri de bellemiş olur. Bu maksatla yerin, göğün yaratılışı, hârika olayları ispatlayıcı kanıtlar olarak takdîm edilir. İnsan düşüncesi yerin, göğün derinlikleri içinde dolaştırılır. Dünyadan âhirete götürülür, tekrar göz açıp yumma gibi kısa bir zamanda dünyaya getirilir. İnsan, kendisini âhirette, cennetin ni‘metleri veya cehennemin alevleri arasında bulmuş iken birden dünyâya gelir, denizlerde, ırmaklarda, ormanlarda, insanlara şifalı besinler üreten bal arıları, gökte cıvıl cıvıl uçan kuşlar arasında dolaşır. Zifiri karanlıklar içerisinde, bardaktan boşalırcasına yağan yağmur altında kalır; gökte çakan ürpertici şimşeğin parıltısını görür; kulakları yırtan gök gürültüsünü işitince korkudan yüreği hoplar. Birden bütün parlaklığıyla görünen Güneş, kuşluk vaktinde insanı sarıp ısıtır. Sonra insan, gecenin, gündüzün ışığının üstüne, gündüzün de gecenin karanlığı üstüne dolanmasını izler. Bu haliyle Kur’ân sadece bir din ve âhiret kitâbı değil, dünyâ ve âhireti kaynaştıran İlâhî bir Mesajdır. Nasıl dünyâdaki hayât, ruh ile cesedin kompozisyonu ise, Kur’ân da dünyâ ve âhiretin, madde ve mânânın kompozisyonudur. Kur’ân’da bütün evren, bütün doğa kıpır kıpırdır. Bundan dolayı Kur’ân’ın konuları, belli bir yerde toplanmış değil, sûrelerin çeşitli âyetleri arasına serpiştirilmiştir. Bağlam gereği, çeşitli konular, muhtelif yerlerde değişik söylem ve çeşni ile yinelenir. İşte bu üslûp gereği olarak bu eserimizde de bazı konular, farklı yerlerde yinelenmiş olabilir. Bundan kaçınmak da mümkün değildir. Aslında motamot tekrar değil, konunun yeni bir vechesini yansıtan bu yinelemeler, konunun zihne yerleşip perçinlenmesine yardım etmektedir. (devamı yarın..)
|